Kıbrıs meselesinin tarih ve coğrafyanın gösterdiği istikamette halledilebileceğini umanlar, hayal kırıklığına uğradılar. Başka ne beklenebilirdi? Tarihi realiteler hükmünü icra etmektedir. Ortodoks kilisesi, Türklükle yirminci yüzyılın ikinci yarısında kavga sebeplerinden birisi olan Kıbrıs’ı ortaya çıkardı. Aslında Kıbrıs, Türk Yunan davalarında mevzu olabilmek vasfını hiçbir zaman taşımadı ve taşımayacak. Ortada, sadece ve soyut olarak bir tabiat hadisesi var. Anadolu’nun Akdeniz kıyısındaki Türk toprağı, deniz içine dalmış, yüz mil ötede suyun üstüne çıkmış. Siz bu coğrafya hakikatine, strateji, jeopolitik realite ve sair gibi, resmi edebiyatın bir toprağın bir millete ait olması bahsindeki unsurlarını da cömertçe ilave edebilirsiniz. 

İşte Kıbrıs böylece bizim ve Türk. Fakat, Ortodoks kilisesinin Türkü rahat bırakmamak kararına bu defa Kıbrıs isabet etti. 

Hiç bir şey değişmeyecek ve Kıbrıs iki tarihi hasmın bir daha boy ölçüşmesine sebep olacak. Bu hükmümüzle bir savaş haberi mi veriyoruz? Hayır. Türkler, Rumlar, Ortodoks kilisesi, beynelmilel Siyonizm arasındaki mücadelenin çok zaman toplu tüfekli savaşla alakası yoktur. Onlar, Türklüğü yiyip bitirmek için daha başka metotlar da kullanırlar. Koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nun soyut harp sahası mağlubiyetleri sonunda çöktüğünü iddia edenlere tarih sadece acır ve güler. 

Kıbrıs’ın Atalarımız tarafından fethinin 452’nci, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kurtuluşunun 65’inci, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının 47’ncı ve KKTC 15 Kasım, 40. kuruluş yıldönümü kutlu olsun. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onuru ve sonsuza kadar gururudur.

“Kıbrıs, ecdadımızın emanetidir. Kars, Amasya, Çanakkale ne ise Kıbrıs'ta aynıdır, gözümüz gibi bakmalıyız.”

Mustafa Kemal Atatürk

Kıbrıs’ı o günkü ortamda anlamlı ifadeler ile değerlendiren Atatürk'ü ve “Kıbrıs yavru vatan, Türkiye anavatandır.” diyen Rauf Denktaş'ı saygı ve rahmetle anıyorum.

Kıbrıslı Türk kardeşlerimize, sevgi ve iyi dileklerimle.