Milli aradan önce oynadığımız Rizespor maçını yenilgi ile kapatmıştık. Beşiktaş maçı bizim için galibiyet serisine yeniden başlamamız için bir fırsat niteliğindeydi. Beşiktaş yeni hocasının gelişi ile farklı diziliş ve farklı oyun sistemine bürünmüştü. Trabzonsporumuz ise sol bek Puchacz’ın dönüşü ve Ahmetcan’ın yokluğunda Hüseyin ile maça başladı.

Maçın başlarında Trabzonsporumuz daha dengeli taraf niteliğindeyken; Beşiktaş ise yeni hocasının verdiği moral ve motivasyonla daha fazla hücumsal yapıya büründü. Rakibimizin hücumda 3-4-3, defansta ise 5-4-1 oynama şekli bizim pas istasyonlarımızın çok fazla tıkanmasına sebep oldu. Kanatlardaki Visca ve Nwakaeme’nin bu maç özelinde pasifize oluşları, Djaniny’nin savunmaya çok fazla gelip yardım etmesi hücumsal aksiyonlarımıza zarar verdi. İlk yarı iki takımın da kontrollü ve sabırlı oyun planı devreye eşit girilmesini sağladı.

Abdullah Hocamız ikinci yarıda Cornelius’u oyuna alarak Cornelius’un fiziksel gücünden yararlanmak istedi. Cornelius’un girişi ile 4-4-2 gibi dizilip Djaniny’e getirilecek toplarla gol arama içerisindeydik. Hüseyin’in uzun pası sonucunda Cornelius’un aşırtması ile öne geçince daha kontrollü oynamamız gerekirdi. Halbuki Beşiktaş hem penaltıyı kaçırması hem de bunun sonucunda baskı uygulayıp golü bulunca bizim takımımız geriye çekilmek zorunda kaldı.

Larin'in Siopis'e attığı tokat profesyonellik dışıydı. Bunun sonucunda Beşiktaş 10 kişi kalıp, Hamsik de oyuna girince yerden seri paslarla kaleye çabuk inme sevdasına girdik fakat bu sevdayı gerçekleştiremedik. Bunun neticesinde 1 puana razı olduk.

Abdullah Hocamızın ''Eğer Edgar,Vitor Hugo, Hamsik sakatlanmayıp maçlarda oynayabilselerdi, biz bu ligi çok önceden şampiyon olarak tamamlardık.'' sözüne tamamen katılıyorum. Buna rağmen takımsal kimliğimizin sağlam oluşu ve taraftarımızla bütünleşmesi neticesinde bu sene şampiyonluğu doyasıya hak ettik bence.

Maçın Adamı: Dorukhan, Siopis