Son zamanlarda çokça duymaya başladığımız “liyakat” kelimesini şimdiki döneme göre bir gözden geçirelim.
Liyakat Arapça “lyk” kökünden gelmekte ve “layık olma” anlamını taşımaktadır.
Osmanlı döneminde liyakat madalyası 1890 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu tarafından verilmeye başlanan sivil ve askeri madalyadır.
Liyakat kavramı somut verilere dayanan mesleki açıdan mesleğin gerektirdiklerine uygunluk ölçüsüne paralel olarak sonuçlandırılmasını ifade etmek gibi olsa da bayağı değiştiğini görüyoruz.
***
Şuan ki anlamının ne olduğuna, nerede kullanıldığına bir göz atacak olursak; tamamı ile kişiselleştirilmiş gerçek anlamından uzaklaşmış bir anlam taşımaktadır.
Üst kademe baskısıyla ben ne dersem o olur mantalitesiyle yürütülen bir sistem oluşturulmuş olup, “liyakatim budur işine geliyor mu?” haline gelmiştir.
Bu kelimenin anlamını bilmeden kullanmak bilgisizliğin ta kendisidir.
Hak hukuk olmadan, baskı kurma, üstünlük, kayırma, hak edilmeden elde edilen hak gösterimi gibi bir kemikleşmiş sistemle liyakati  uygulamaktadır.
Fakat birde gerçek liyakat sahibi olanlar var ki onlara da sonsuz saygılarımı belirtmek isterim.
Liyakati kendilerine göre kullanma hakkı kimsenin değildir.
Osmalı’dan bu yana köklü bir yapılandırması olan bir kelime bu kadar basite indirgenmemeli ve müsaade de edilmemelidir manasını bilerek konuşmak ve içeriğiyle yansıtmak gerekir.
***
Çapulcu ve kendini bilmezlerin nerede nasıl konuşması gerektiğini öğrenmeden  haznelerinde olmayan kelimeleri kulaktan dolma bir şekilde sarf etmemeleri gerekir.
Gerçek hayattaki ve öbür dünyadaki hakları düşünerek (ki büyük bir sorumluluk) sorumluluk bilinci içinde adım atmak gerekir.
Yoksa öbür türlü konuşmak ta kolay, sarf etmekte kolaydır.