Yaz gelince güya meyve ve sebzenin bollaşması ile fiyatların düşeceği ve bu suretle hükümetlerin de enflasyon artışından bir miktar nefes alacağı evvelden beri hesapların haşiyesinde var olan bir cankurtaran notudur.

Fakat şu sıralarda gelin görün ki meyve-sebze fiyatları bırakın enflasyon puanlarının düşmesine desteğini, bilakis puanları habire yükselten faktör oldular. Geçen gün biraz meyve alalım dedik, mahalle manavı bana fiyatları saydı.

Sormasan saymıyor, dolduruyor, “Abi şu kadar tuttu.”

Almasan yüzün kızarıyor alsan cüzdan naneyi yiyor.

İnsanlar evde isterler gel de çık işin içinden. Ateş pahası. Hani hükümet, belediye bizim (!) diyoruz ama artık bu işin sizin bizimi kalmadı.

Kiraz 15-25 TL, erik, kayısı 15 TL, yenidünya 15 TL ha bazı yerlerde biraz daha aşağıda geziniyor ama al eve gel yarısını aşağı at aynı fiyata geldi.

Ha, şimdi bu kazık bu millet için katlanılması zorunlu kader midir yani?

Bu insanların kanlarını sebze hallerindeki toptancılar, manavlar, pazarcılar veya aradaki aracılar hep böyle emecek, içecek mi? Yahu bu memlekette bu insanların tutunacak bir dalı yok mu? Kalmadı mı?

Hani bizim belediyelerimiz? Hani bizim o eski bıçkın “belediye çavuşu” dediğimiz zabıtalarımız? Bunların gücü yol kenarında bahçesinde yetiştirdiği birkaç marul ve soğanı satan zavallı satıcı kadınlara mı yetiyor sadece, yazık değil mi? Eskiden ikide bir Büyükşehir Belediye Başkanımız OFG’ye toslayıp dururduk. Kendisi şu an yok ama Allah’ı vardı arayıp sorar eleştirilere cevap verir en azından bir umut dağıtırdı.

E şimdiki sayın başkanımız Zorluoğlu’muz, Valilik’ten gelme ya halen velayet makamının havasından olsa galiba kendini o havadan kurtaramamış, hiç kimseye hiç bir yere bakıp ilgilendiği yok gibi gözüküyor. Bu insanlar meleşip ağlaşıyor be birader yani. Çarşı pazar alev alev. Hallerde, sokaklarda manav, dükkan ve bakkal kasaları, kuruyemişler, meyveler açıkta satılıyor, toz toprak, egzos dumanı, yerlerdeki tükürük buharı Covid-19 a nal toplatıyor.

Bakan yok soran yok. Fiyat denetimi diye bir şey vardı, bırakın denetimi adeta teşvik(!) var. “Kaça satarsan sat, kör değil almasınlar(!)”

Buyurun cenaze namazına. Parklar bahçeler beton yuvasına dönmüş. Sokaklardan geçemiyorsun, güneş vurunca mübarek memleket cehenneme dönüyor. Bu nasıl belediye, bunlar nasıl peyzaj mimarı, mimar veya mühendis. Memleket, garibim Trabzon sokakları. Sokaklarda maskesiz gezen salahanalara “dur bakalım” diyen yok.

Lokantalarda sosyal mesafe yok. Millet tufeyli, denetim şinanay. Yani artık bizler bu toplumdan kaçıp köylere mi sığınalım. Hadi biz kaçtık ya köyü olmayanlar ne yapacak?

Ukala herif TV’de “Ben gencim bana bir şey olmaz maskeye ne gerek var” diyecek kadar insanlıktan çıkmış bir mahluklar sürüsü olmuşlar. Hadi onları anladık da bu ülkede hükümet var diyorduk, belediyemiz var diyorduk, emniyet polis, jandarma vs derken baktık ki onlar da zavallı halkı “Ne haliniz varsa görün” pozisyonuna attılar.

Peki bu boşluğun bedeli vebali yok mu?

Vaaar... Var da!