Liglerin yeniden başlaması ile maçlar tüm hızı ile elektrikli bir havada devam ediyor. Şu şampiyonluk işi Trabzon’da Trabzonspor taraftarları arasında adeta “olmazsa olmaz” bir şekil aldı. Tabii bunda yaklaşık 40 yıldır bu insanların şampiyonluğun tadını tatmamış olmaları yanında zaman zaman hak edilen sıraların ve kupaların Trabzonspor’dan ayak oyunları ile alınıp hak etmeyenlere verilmesinin oluşturduğu kızgınlık ve kırgınlık ta var. Tabii bunlar bir tarafa bendeniz yıllardır bu gazete köşe yazarlığı mesleğimi sürdürdüğümden beri spor kulüplerine siyaset saiki ile yanaşılmaması ve hatta girilmemesini yazıp çizdim. Fakat gelin görün ki siyaset kendi çıkarı için gerekir ise sinekten bile yağ çıkarmak ister.

E, kulüp taraftarları da bu konuda son derece fanatik olduğu için ne yazık ki siyasetin getirisine binaen kulüplerde gezinmelerine göz yumulmuştur.

Tabii yöneticilerin de kendi çıkarları da söz konusu olduğu için iştahlar haliyle siyasete kabarıyor. Şimdi bakın, bu yıl ve geçen yıldan beri Hükümetin ağır topları olan iki Trabzon kökenli bakanın Trabzonspor’a maddi artı manevi olarak arka çıkıp destek verdiklerini ve hatta hakem çevrelerini adil davranıp Trabzonspor’u ezmemeleri konusunda haklı olarak ikaz ettiklerini de hep beraber duyduk.

İşin esası, bu destekten de memnun olduk. Ne yazık ki memnun olduk. Yani siyaset bizi okşayınca bu işi sevdik. Yöneticilerimizin yapması gerekeni maalesef siyaset adamları yaptı. O zaman ne oluyor? Kulüp maalesef politize oluyor. Hatta bir ara UEFA’da ki maddi bir sorunun bizzat Cumhurbaşkanınca çözüldüğü de tevatüren dillendirildi. İşte bunlar yönetimlerin kulüp sorunlarının altından çıkacak güçte olamadıkları zaman sorunların siyasete ihalesi sonucu oluyor. Şimdi gelelim zurnanın esas zırt ettiği deliğe.

Alanyaspor maçında taraftarlarımızın çok canını sıkan beraberlikten sonra orada oluşan ve güya Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bir yakınının onu arkalarına almaları şeklinde bir ifadeden sonra yer yerinden oynadı. Tabii mesele çok çirkin. Bu bir spor müsabakası, bakanların isminin orada geçmesi son derece yanlış. Ben bundan önce bir yazımda bizim bakanlarımızın aynı zamanda tüm ülkenin takımlarının bakanı olduğunu işi şahsileştirmenin hem kulübe hem de Türk sporuna zarar vereceğini belirtmiştim.

İşte olan oldu.

Oradaki olaylardan sonra bizim bir taraftarımız da hükümet tarafına ne dedi? “Nah bundan sonra benden oy alırsınız(!)” şimdi oldu mu?

Olmadı değil mi? İşte bu yüzden hep derim “kulüplerin başında kulüplerin sorunlarını çözebilecek kişiler olmalı.”

Eğer yönetimlerin güçleri yetmez ise o zaman kendilerine bu denli yanlı kapılar aranır, aranınca da işin tadı böyle kaçar. Kulüpler de mecburen siyasetin kucağına düşer. Oldu mu? Olmadı tabii.