Bundan 20 sene önce girdi hayatımıza Volkan Konak. Bir ‘Efulim’ dedi, tınısı kulaklarımızdan hiç silinmeyecek müzikal fırtınalar estirdi. Tıpkı Karadeniz’in dalgaları gibi bir adam o... Aceleci, telaşlı, ağlatırken aniden gülümseten, daldan dala atlayan, söylemi keskin ve coşkulu... Sevgisi de, öfkesi de hep uçlarda. “Arkadaşım sen sus artık biraz da ben ağlayacağım” dedirten bir modern zaman aşığı... Söyleyecek şarkılarının yanı sıra söylenecek sözleri olduğunu da hemen anlıyorsunuz muhabbet ederken... Siyasi görüşü, duruşu veya ani bir çıkışı kimilerine bazen ters gelse de, hem güldürmek, hem hüzünlendirmek gibi pek az insana nasip olan özellikleriyle işte karşınızda tam bir Karadeniz uşağı...

Cerrahpaşa’da üç konser verdim. Hâlâ geceleri gizli gizli kanser tedavisi gören hastaları ziyaret ederim. Düşünsene, adam ağır bir ameliyata girmek üzere, son arzusu seni görmek. Nasıl gitmezsin?

Zurnanın değil de kemençenin zırt dediği yerden başlayalım muhabbete... Onca yıllık kariyerin ve başarılarının ardından hâlâ “Karadenizli türkücü” olarak anılmaktan rahatsız olmuyor musun?

- Onu bir yana bırakalım, sen hiç Akdenizli ya da İç Anadolulu şarkıcı diye bir tabir duydun mu? Bir şekilde Karadenizli türkücü diye bir kavram oluşmuş bir kere milletin kafasında. Oysa ben bunu kabul etmiyorum, başından beri içinde yöremin esintilerinin olduğu özgün bir Volkan Konak müziği yaptığımı söylüyorum.

MÜZİK HAYATIMI BAŞLATAN ORHAN GENCEBAY’DIR

Peki “Volkan” nasıl patladı?

- Konservatuvarda yüksek lisans yaparken Orhan Gencebay bestelerimi duymuş. Zeki Atagür vasıtasıyla beni dinlemek için yanına çağırdı.

Elin ayağın birbirine dolanmıştır herhalde...

- Hayır dersem yalan olur. Beni dinledi, çok beğendi “Ama mutlaka bir tarzın olmalı” dedi. Bir süre birlikte çalıştıktan sonra ilk iki albümümü kendi elleriyle yaptı. Hatta ondan aldığım ilk harçlıkla bir piyano bile aldım eve... Senin anlayacağın profesyonel müzik hayatımı başlatan Orhan Gencebay’dır.

Orhan Baba’nın kulaklarını çınlatmışken, anne ve babandan bahsetmemek olmaz...

- Dokuz kardeşiz; 3 erkek, 6 kız... Anam bana hamile kalınca “yeter bu kadar” diyor, beni aldırmak için doktorun yolunu tutuyor.

İstenmeyen evlatsın kısaca...

- Dur da bir dinle, doktor kürtaj için 300 lira istemiş. Bu, bizimkiler için büyük para... Anam da “Sana 300 lira vereceğime ben bu çocuğu doğurur büyütürüm, daha iyi” demiş. 300 liralık uşak da bu kadar olur, idare edin işte (gülüyor)...

KULLANMADIĞIM ARACA BİNMEKTEN HAZZETMEM

Neden karavan, “Rüzgarın oğlu” uçaktan mı korkuyor?

- Bazı fobilerim var; önümü görmeden bir yere gitmekten ve kullanmadığım araca binmekten hazzetmem. Bunlara kapalı yerde olmak ve yükseklik de eklenince çok acil bir durum olmadıkça uçağa binmem.

Karavanla “adım adım Anadolu”... Ne maceralar yaşamışsındır...
- Yaşanmaz mı? Bir gün, köfte yapıp yemişiz, Mahmut da karavanın mutfağında bulaşıkları yıkıyor. Çocuğun biri geldi “Abi köfte ekmek kaç para” demez mi? “Bas git oğlum” dedim. Arada bir bizi köfteci zannedenler de çıkıyor (gülüyor). Bir gün de bir Azeri kadın geldi.

O da Adana kebap mı istedi?

- Yok birlikte fotoğraf çektirmek istiyormuş. “Kimim ben?” diye sordum “Ahmet Kaya” demez mi! Ama onlara kendimizi tanıtamamak da bizim eksikliğimizdendir.

Karavandan başka “oyuncakların” var mı?

- Bir tane yaylaya çıktığımda kullandığım arazi aracım, bir

motosikletim, ofis minibüsüm, binek jeep’im, yurtdışındaki evimde de plakasında sadece Trabzon yazan (övünmek gibi olmasın) bir aracım var. Hepsinin yeri ayrı. Bir de eski arabaları tamir etmeye bayılırım. Maslak’ta oto tamircilerinin yanından geçerken içim gider. Utanmasam yağ kir içinde orada çalışırım akşama kadar.

BENİM ANNEM DE BABAMDAN ŞİDDET GÖRDÜ

Çocukluğuna dönersek, baba ocağında hayat nasıldı?

- Nasıl desem, bütün Anadolu’da olduğu gibi annem babamdan şiddet görürdü.

Buna rağmen baban için “Cerrahpaşa” gibi herkesin kalbini dağlayan bir şarkı yapıyorsun!

- Cerrahpaşa’da üç tane konser verdim. Hâlâ geceleri gizli gizli kanser tedavisi gören hastaları ziyaret ederim. Düşünsene, adam ağır bir ameliyata girmek üzere, son arzusu seni görmek. Nasıl gitmezsin?

İçin yanmıyor mu o şarkıyı söylerken?

- Yahu ruh hastası etti beni o şarkı. Her okuduğumda etimden bir parça koptuğunu hissediyorum. Babamın tırnağını, saatinin kayışını bile hatırlıyorum söylerken. Beni çok yıpratıyor bu durum ama söylemesen de olmaz. Gittiğimiz her yerde istiyorlar.

NAZIM HİKMET HAYATIMIN TEMEL TAŞLARINDAN BİRİDİR

Peki bu “filozofluk” nereden?

- Kesinlikle Nazım Hikmet’ten. O, Kurtuluş Savaşı’nı yazan tek şairdir. Nazım da Mustafa Kemal gibi hayatımın temel taşlarındandır. Ofisimde kimsenin giremediği, “devrim odası” dediğim bir odam var. Duvarlarında resmi asılı olan beş kişiden biridir.

Diğerleri kimler?
- Babam, Mustafa Kemal, Che Guevara ve Deniz Gezmiş. Deniz, ölüme şarkı söyler gibi gitmiş, çok mert bir Anadolu delikanlısıydı.

Tavrın ve cevapların çok net... O yüzden sormaktan hiç çekinmiyorum, politik duruşunu da bu kadar açıkça ortaya koymak sence bir sanatçı için doğru mu?

- Tabii ki doğru. Sanatçı, siyasetin tam göbeğindedir. Sanatçı devrimcidir, muhaliftir, söylenmemişi söyleyendir. Alnında ışığı taşıyan insandır sanatçı, uçlarda yaşayandır. Bu benim düşüncem, kim ne düşünürse düşünsün. Faşist yönetimler ve diktatörleri karşısında sanat ve sanatçı eğilmez, aksine eleştirir ve dimdik, onurlu bir şekilde karşısında durur.

Sen derdini bu kadar düzgün anlatırken, söylediklerini anlamayıp başka yerlere çekenler de olmuştur...

- Artık vazgeçmiş olsalar da Maçkalıyız diye yıllarca bize komünist dediler. Ben iyi bir sol düşünceye sahibim. Bütün sülalem de Ecevit’çidir. O kökten geliyoruz. Zaten o zamanlar bir Demirel, bir de Ecevit vardı. “Yaktın bizi kel oğlan, kurtar bizi kara oğlan” diyenlerdendik.

HİTLER RESSAM OLAMADIĞI İÇİN KATİL OLDU!

Sanatçı hep solda durmak zorunda mıdır?

- Sanatçı devrimcidir, hümanisttir ve sol görüşü kuvvetlidir. Belki dünyada bir tane faşist sanatçı vardır ama üç tane gösteremezsiniz. Çünkü onlar sanatı değil ancak insan öldürmeyi bilir. Hitler’in ilk mesleği ressamlıktı, ressam olamadığı için katil oldu. Eğer başarılı bir sanatçı olabilseydi, dünyada 40 milyon kişi ölmeyecekti.

CHP iktidar olsa, inandıkların doğrultusunda onları da eleştirir misin?

- Hem de daha katı eleştiririm ama kimseye hakaret etmem. Bir de şu var; benim hücrelerimde muhafazakarlık, ırk ve din üzerine kurulmuş bir siyasete yer yok.

ÇOCUKLARIM KİMLİĞİM ALTINDA EZİLMESİN

Yengeyi hiç tanımıyoruz, gazetelerde fotoğraflarını falan da görmedik.

- Sadece müziğimle gündeme gelmek istiyorum. Ben eşimi havuza atacağım, onu oradan çıkarıp fotoğraf çektireceğim. İş mi bu? Yakışır mı bana? Çocuklarımın da Volkan Konak kimliği altında ezilmesini istemiyorum. Ayrıca hocalarıma sözüm var, müzik dışında bir konuyla gündeme gelirsem ben bu işi bırakırım.

İsminin altında ezilmesinler diye didindiğin çocuklarınla aran nasıl?

- Çok başarılı bir baba sayılmam. İşlerimin yoğunluğundan onlarla daha çok anneleri ilgileniyor. Çocuklarını okula bırakıp, akşamları alan babaları gördükçe imreniyorum doğrusu.

GECELERİ BABAMIN MEZARINA GİDİP TÜRKÜ OKUYORUM
Babamın mezarına geceleri gider sevdiği türküleri okurum, başarılarımı ya da başarısızlıklarımı anlatır, dertleşirim. Bir seferinde mezarının başına ışık bağlayıp üç gün orada yattığım bile oldu. Bizim oralarda; İstanbul’daki gibi 5-10 dakika durulmaz mezar başında.

(Söyleşi: İzzet ÇAPA / Hürriyet)
Editör: Haber Merkezi