23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı bir kez daha kutladık!. Hiç tartışmasız kendini Türk milletinin bir parçası olarak gören, bu bayrak, bu vatan topraklarına aşık olan herkesin aynı şevkle, aynı arzu ve aynı coşku ile kutladığı bayram olmuştur.
Belki daraltılarak yaratılan ortamlarla 'Nerede o eski bayramlar' diyoruz..
Doğru..
Ama önemli olan kalplerin attığı noktada buluştuğu bayram coşkusudur.
Kim ne yaparsa yapsın, kim ne söylerse söylesin, kim hangi emeli taşırsa taşırsa Türk milletinin kalbinden Mustafa Kemal Atatürk sevgisini hiçbir kimsenin söküp atamayacağı asla yadsınamaz bir gerçek olarak bir kez daha karşımıza çıkmıştır!.
Dünya tarihinde hiç bir ülkede ulusal egemenlikle bütünleştirerek çocuklara bir büyük bayram armağan eden ve o çocukların o tarihten buyana ilelebet yaşadığı, kutladığı bir bayram yok!.
İşte başlı başına bile bu Mustafa Kemal gerçeğinin ta kendisidir..
Hiç tartışmasız dünya tarihinde fikirleri eskimeyen, hala 'ders' olarak ortaya konabilen bir lider varsa o lider O'nun kendisidir..
O nedenle asla bitmeyen, ilelebet sürecek olan bu saygı ve sevgiyi kim ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin bu milletin kalbinden kimse söküp atamayacağı bir gerçektir..
Çünkü böyle büyük bir irade dünya tarihinde olmamıştır!..
O öyle büyük bir iradedir ki 1919 yılında Samsun’da telgraf memur yardımcısı olan Ahmet Remzi (Coşkuner) Bey’in anlattığı anı O’nu en güzel şekilde aslında anlatır Türk çocuklarına..
Belki de bir çocuğunuz okumamış bile olabilir..
Gelin Ahmet Remzi Coşkuner’i dinleyelim:
***
“Askerlik görevimi yaparken eğitimim olması nedeniyle telgrafhanede görev verilmişti. 1918 yılı sonlarında Mondros Mütarekesi ile 1919 başlarında birliğimiz salıverildi.
Fransız işgali altında olması sebebiyle memleketim Antakya’ya gidemedim. Arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine Samsun’a gittim. Telgrafhaneye başvurarak maniple denilen aleti ve Mors alfabesi bildiğimi ve askerlik sırasında telgrafhanede çalıştığımı söyleyince, kadro olmadığı halde ihtiyaç nedeniyle beni görevlendirdiler.
Akşamları kahvehanede toplandığımız ve umutsuzluk içinde vatanımızın elden gittiğini düşündüğümüz 1919 Mayıs’ında Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a geldiğini duyduk. Halkın çoğunluğu ‘Mustafa Kemal Paşa da diğer gelip gidenler gibi fes kapmaya gelmiş biridir’ görüşündeydi.
O zamanlar fes kapma deyimi, memleketi düşünmeden bir mevki elde etmeye çalışmak anlamında kullanılıyordu.
Samsun telgrafhanesinde nöbetçi olduğum bir gece hava yağmurlu ve elektrik yüklü idi. O zamanlar paratoner sistemi olmadığı için telleri toprağa vermiştim.
Kapı nöbetçisi koşarak geldi ve ‘Paşa geliyor!’ dedi. 
Mustafa Kemal Paşa ciddi ve güven veren bakışları ile çalışma odamıza girdi.
Ayağa kalktım. 
‘Buyurun Paşam!’ dedim.
‘Derhal Havza ve Amasya ile görüşmem gerekiyor!’ dedi.
‘Hava elektrikli. Telleri toprağa verdik. Sizi görüştüremem’ cevabını verdim.
Sonra şu konuşma geçti aramızda:
‘Bu konu vatanın kurtuluşu ile ilgilidir. Muhakkak görüşeceğim. Bir elini makineye koy, diğerini ben tutacağım, yıldırım çarparsa seni de çarpar beni de!’
‘Ama Paşam!’
‘Ya ölürüz ya vatan kurtulur!’
Ceketinin cebindeki ipek mendili çıkartıp maniplenin üstüne koydu. Benim için telleri devreye sokmaktan başka çare kalmamıştı. 
Elimi bırakması için yaptığım ısrarlara aldırmadı ve elimi bırakmadı. Önce Havza’yı aradım. Derhal cevap geldi. Nöbetçi memur Kemal Paşa’nın adamlarının emir beklediklerini söyledi.
Paşa şifreli bir not verdi. Yazdım. 
Gelen şifreli cevaba elimi bırakmadan baktı, alelacele bir şeyler yazdı. Onu da Havza’ya ilettim.
Sonra Amasya ile de şifreli bir görüşme yaptı.
Sonra elini sırtıma koydu ve ‘Oh, çok şükür vatan kurtuldu!’ dedi ve maiyeti ile birlikte gitti.
Birden aptallaşmıştım, ter içinde kalmıştım. Oturduğum yerden uzun süre kalkamadım. 
Mustafa Kemal Paşa hayatını ortaya koyuyordu. Fes kapmaya gelmiş birisi olamazdı. O bir vatanperverdi.
Atatürk’e olan hayranlığım böyle yağmurlu bir gecede başlamıştır.”
***
Fazla söze gerek var mı sevgili okurlar?
23 Nisan gibi anlamlı günde bu güzel anının kayda geçmesi amacıyla sizlerle paylaşmak istedim.
İşte bu büyük milleti 29 Ekim'lere, 23 Nisan'lara, 19 Mayıs'lara, 30 Ağustos’lara taşıyan Mustafa Kemal iradesi bu!
Ne diyor;
'Ulusal egemenlik, ulusun namusudur, onurudur'
Onu korumak da bu milletin görevidir..
Kyn; Zülfi Livaneli/19-03-2010 Vatan gazetesi/Livaneli'ye bu anıyı Ahmet Remzi Bey’in oğlu Dr. Şakir Coşkuner iletti.