Ksenophon'un yazdığı Anabasis (On Binlerin Dönüşü) adlı kitabı  kaçıncı kez okuduğumu bilemiyorum. Her seferinde farklı dünyalara götürüyor beni...  Belki de ondan... Ksenophon, M.Ö. 430 yılında Atina yakınlarında doğdu. Genç yaşta, ünlü filozof Sokrates'in öğrencileri arasına katıldı. M.Ö. 404 yılında, Peloponez Savaşı sona ermiş, Isparta'ya yenilen Atina, çok kötü koşullarla barış imzalamak durumunda kalmıştı.

Üç yıl sonra , İran kralı Artakserkses'in  kardeşi genç kral Kyros, Ispartalı kuvvetler  ve paralı askerleri yardımıyla, tahtı zorla ele geçirmek amacını güderek  harekete geçtiğinde Anabasis yazarı Ksenophon,  Kyros'un düzenlediği bu sefere katıldı. Bu öyle bir seferdi ki, Ege Bölgesinde Sardes'den başlayıp  Güney Mezopotamya'daki Kunaksa'ya değin uzanan; burada Kral Artakserkses'e karşı verilen meydan savaşı Kyros'un  ölümüne karşın Yunanlıların zaferiyle sonuçlandı.

Bundan sonra Yunan ordusunun, yani onbinlerin, tek başına, Anadolu içinden geçip Kuzeydoğuya yürüyerek Karadeniz kıyılarından anayurtlarına dönerken yaşadıkları akıl almaz serüvenler Anabasis'te yer aldı.

Anabasis'in "Dördüncü Kitap"ın  sonunda yer alan  ve Trabzon'da yaşanan olayları şöyle anlatıyor Ksenophon, bizlere:

"........ Ordan iki günde yedi fersenk (21 km) aşıp Deniz kıyısında Trapezus'a ulaştılar. Bu şehir  Sinope'nin Kolkh ülkesindeki kolonisidir. Orda otuz gün kadar Kolkh köylerinde kaldılar. ....... Trapezos'lular, onları şehirlerine kabul edip konukseverlik armağanı olarak öküzler, arpa unu ve şarap verdikten sonra ordugahlarında bir pazar kurdular. ........ Ordugah kurdukları dağda bir BEDEN EĞİTİMİNE YARIŞMASI yaptılar. ......... Çoğu tutsakların çocukları olan  gençler, Stadion'u koştular; altmıştan çok Giritli mukavemet koşusuna girdi; başkaları güreştiler, yumruk dövüşü ve pankration yaptılar ve hoş bir görünüm oldu bu; çünkü arenaya birçok şampiyon inmişti ve arkadaşları onları seyrettiği için büyük çaba harcadılar. At yarışları da yapıldı."

Ksenophon'un verdiği bilgiler bu kadar değil, dahası var Anabasis'te...

Tarihteki ilk olimpiyat oyunları  M.Ö. 776 yılında Yunanlılar tarafından  Zeus için yapıldı. Sadece Yunan halkının katılabildiği bu dini törende sporun yanı sıra müzik ve edebiyat dallarında da yarışmalar düzenlendi, sanatçılar eserlerini halka tanıtma fırsatı buldular. Birinci olan, zeytin dalından yapılmış bir taçla ödüllendirildi.

Buradan şu sonuca varabiliriz: Trabzon'a gelen "Onbinler"in daha önce olimpiyat benzeri spor gösterilerini/yarışmalarını  anayurtlarında  yaptıkları/düzenledikleri bilgisine ulaşıyoruz. Demek ki, bunu ulaştıkları/konakladıkları yerlerde düzenlediklerini Trabzon'da düzenledikleri müsabakalardan öğreniyoruz.

Ksenophon'un yazdığı Anabasis adlı kitabında  "Onbinler"in Anadolu'daki yolculukları sırasında benzer sportif gösterilere yer verilmiyor. Batılı gezginler, gezi notlarında böylesi spor etkinliklerin tarihsel kökeninden söz etmiyorlar. En azından ben rastlamadım"

Diyebiliriz ki, ülkemizde ilk olimpiyat ruhu/heyecanı M.Ö. 400. yıllarda Trabzon'da yaşandı. Bu konuyu irdelemek/araştırmak spor tarihi yazarı arkadaşlarımızın...