Her zaman yazar ifade ederiz bir ülkenin ayakta kalmasının temel direği “tarım politikasıdır.”
Eskiden ülkenin büyük bir çoğunluğu tarımla iştigal ederdi mevcut nüfusun tarım ürünleri konusunda en ufak sıkıntısı ve endişesi yoktu.
Fakat ülkemiz sanayileşme atağına girdikten sonra ne yazık ki tarım politikaları unutuldu, adeta kendi kaderine terk edildi.
Gün geçmiyor ki basında çıkan haberlerde kapatılan şeker fabrikaları, satılan entegre tesisler, mazot ve akaryakıt yüzünden pahalılaşan nakliyat ve dolaylı tarım girdileri, tohumlardaki GDO ve diğer yabancı menşe korkuları, çiftçinin veya tarım yapacak küçük ölçekli arazi sahiplerinin bir şey üretmek istediği zaman yapacağı toprak çalışmaları ve alacağı muhtemel ürün konusunda “ettiği hayır ürküttüğü Kurbağaya değmiyor.” yorumu ile vaz geçilmesi.
Geçen yıllarda artan veya birileri tarafından speküle edilen patates ve soğan fiyatlarının akabinde kırsalda veya herhangi bir yerde ufak ta olsa bir arsası ve tarlası olan kimseler kendi ihtiyacını karşılamak için de olsa bu ürünleri ekmek için o toprağı kazıyıp, belleyip üretmeye çabaladıkları görüldü.
Demek ki insanlarımız zoru görünce bir şeyler yapıyor.
Oysa toprağı olan herkes az veya çok bir bahçe yapsa buradan alacağı ürün onun bakkala pazara inmesini engeller. Böylece çarşıya talep azalınca fiyatlarda istikrarlı olur. Fakat gelelim diğer büyük ölçekte Anadolu köylülerinin durumuna. Yani gerçek tarım üreticilerine veya rençperlerin haline.
Bakın bu gün bir dönüm tarlanın pullukla sürülmesi (herg) ücreti en az 50 TL. Bununla sadece yabani otlar temizlenir.
Sonra bir kez tırmıklasanız yine dönüm başına 30 TL gelin tarlanızı ekmeye niyetlenin ekimi yine peşinden tırmıklanıp tohumun toprağa gömülmesi dönüm başı 60 TL.
Gübrenin çuvalı tohum ücreti derken dönüm başı maliyeti nereden baksanız 240 TL ediyor. E, bu alanda bir çiftçi en az 20 dönüm tarla ekeyim dese 5.000 TL’yi o kış gelmeden toprağa gömecek.
Bu para belki size enfiye ama o kırsal alanda yaşayan insanlar için bulunması ve toprağa gömülmesi zor bir meblağ. Ne demek arkadaş bir dönüm tarlanın sadece herg edilmesi 50 TL olan bir memlekette tarım mı olur?
Ha, n’oluyor?
İnsanlar teker teker köyleri ve toprağı terk edip şehirlere üretici iken tüketici sıfatı ile dökülüyor. Birde kırsal alanlarda tarlaların dedesinin babasından, teyzesinin ninesinden kalması ve yıllardır intikalin yapılamaması ve kadastro çalışmalarının olmaması sebebi ile bu alanda insanlar cismen sahibi ama %80’i ismen tarla ve arazi sahibi olamadığı için teşvik ve krediden de istifade edemiyor.
Sizin anlayacağınız ülkemizde tarım her yönü ile çökmüştür.
Bir de, hadi bir şeyleri bir gayret ektin ve de biçtin veya hasat ettin, hadi gel de sat bakalım?
O da ayrı dert.
Şimdi sesleneceğim “Heeeyy, Tarım Bakanı amcam naber?” diyeceğim kızacaksınız.
N’olur milleti kandırdık, yalan kredi, destekleme fiyatı, üretim, fabrika hikâyeleri ile uyutmayı bırakın gerçek bir politika ile karşımıza gelin.
Tabii bu sorunlar son on senenin değil kırk yılın sorunları.
“Tarım il müdürlükleri elemanları ise sadece masada gazete okur durumdalar, bu da ayrı bir konu.”
Hadi “hayırlı tarımlar(!)”