Biz cin olmadan adam çarpmayı iyi öğrenmişiz maalesef. Bir şey bilmeden âlim, yetki ele geçirince zalim olmanın her detayını da iyi biliriz.

Bir arkadaşım anlattı…

Adamın biri bir gün İngiltere'ye gezmeğe gitmek istemiş. Tabii İngilizce bilmediğinden arkadaşına sormuş : 

-Yav ben İngiltere'ye gidince onlarla nasıl anlaşacağım?, demiş. Arkadaşı da : 

-Bak konuştuğun her cümlenin sonuna 'ing' koy. Onlar senin ne demek istediğini anlarlar, demiş. Ve adam İngiltere'ye gitmiş ve soluğu bir cafede almış. Arkadaşının taktiğini uygulamaya başlamış ve garsonu çağırmış : 

-Sen bana bir cay getirebiling? demiş ve garson şaşkın şaşkın cay getirmeye gitmiş. Garson çayı hemen getirmiş. Adam demiş ki : 

-Bak, ben ne güzel İngilizce konusuyoring degiling? demiş. Garson lafı yapıştırmış : 

-Ben Türk olmaying , sen nah icerdin çaying!

Fıkraya çok güldüm. Sonra ne kadar da safız diye düşündüm. Aslında saf değiliz de saflık üzerinden emeksiz yemeğe meyilliyiz diye düşüncemi güncelledim.

Payeler, beratlar, ehliyetler, diplomalar bizdeki kadar kolay dünyanın hiçbir yerinde kolay dağıtılmıyor. Emek sarfetmeden beklenti içine girmek bizim rutin davranışımız olmuş. Adam hamuduyla götürüyor parsay ya da arsayı hala iyi adam numaralarına yatmaz mı! Gel de ifrit olma…

Yazımın öznesi hepimiziz. Kimse temizlik ayağına yatıp berikine tafra satmasın. Aramızda punduna düşürdü mü kündeye yeltenmeyen az adam var.

Öğrenci kopya çekmek için fırsat kolluyor. Öğretmen ders bitsin diye adeta tarot bakıyor. Doktor bir iğneyle zorda bulunan hasataya yol gösteriyor. Mühendis Te cetveli tutmadan Tez kazanmanın peşinde. Bilimum mesleklerde aynı standart sapmalar var.

Artık herkes kendini bir sıgaya çeksin. Bilmeden konuşmasın. Emeksiz kazanca tevessül etmesin. Memleket kalkınacaksa iki şey önemli: Bilenin dinlenmesi bir de emeğin öncellenmesi şart. Gerisi teferruat.