Yomra-Özdil karayolu üzerinde yıllardan beri taşocağı işletiliyor. Bugüne dek değişik firmalar buradan taş çekti. Yolcu araçları gidip gelirken adeta dans etti. Taş düşerek üç yurttaşımız öldü. Trabzon Valisi Civelek döneminde, ocaklar söndü. Hiçbir kimsenin sesi soluğu çıkmadı. Suçlular, ceza almak şöyle dursun, elini kolunu sallayarak gezdi.

Aradan uzun bir süre geçmesine karşın, hiç ders alınmamışa benziyor. Aynı vurdumduymazlık sürüp gidiyor. ÇED raporu olmadan, tehlike olup olmaması göz önünde bulundurulmadan taşocağının işletilmesine izin veriliyor.
Karayolu üzerinde yolculuk yapan yurttaşların can güvenliği yok. Her an taş düşmesiyle karşı karşıya bulunuyor. Duyarsızlık, saygısızlık sürüyor. Bireyler bu güne dek hiç önemsenmedi. Hep siyasal iktidara yakın olan firma sahiplerinin çıkarı korundu, gözetildi.

Bir yandan yurttaşlar ölüyor. Öbür yandan firma sahiplerinin cepleri doluyor. Bu para geliri hiç bitmiyor. Bu ülkede 186 bin küsür milyoner varsılın oluşması kolay değil. Tüm milyonerlerin gelir toplamı 550 milyarı buluyor. Birileri ölürken, birileri de servet birikimine sahip oluyor. Anamalcı düzende olacağı budur. Doğa, göz göre göre yağmalanıyor. Kimsenin umurunda değil.
Taşocağı her dönem değişik firmalarca el değiştirilerek işletiliyor. Şimdi de Güsey firmasına bağlı Bazalt beton, kum / çakıl ocağı işletiyor.

Belli bir yerde taşocağı işletmek yetmiyor. Karayolu boyunca üstten metrelerce uzunluğunda taşocağı açılıyor. Görenler sanır ki karayoluna koşut (paralel) ikinci bir yol yapılıyor.

Bu çalışma sürerken alttan geçen araçlar için hiçbir önlem alınmıyor. Çıkarılan taşlar askıda kalıyor. Temizlenmeden öylece bırakılıyor. Birçoğu ha düştü ha düşecek. Sık sık da taşlar aşağı geliyor. Taşocağı işleticisi ara ara karayolunu utanmadan, sıkılmadan araçları durdurup temizliyor.

Büyükşehir halk otobüsü sürücüleri diyor ki ‘Geceleri yola düşen taşları biz temizliyoruz’. Ben, karayolunda her yolculuk yaptığımda taş düşmesinden korkuyorum. Yüreğim ağzıma geliyor. Bu güne dek taş düşmesi için hiçbir önlem alınmamış. ‘Taş düşebilir’ levhası da daha yeni konmuş. Ne var ki bu da çözüm değil. Askıdaki taşın ne zaman geleceği belli olmaz.
Firma sahibi gerekli titizliği göstermiyor. Uçurumdaki eğreti taşları sık sık temizlemiyor. Dolayısıyla karayolundan gidip gelenler için tehlike oluşturuyor.

Büyükşehir halk otobüslerine ya da minibüslere taş vurursa birçok yurttaşımız can verecek. Bunun sorumluluğunu Firma mı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mı yoksa vali mi üstlenecek? Kazayı kimse üstlenmez. Çünkü suç kürk olsa kimse üzerine almaz. Yine suçlu yoldan geçmekte olan araçtır. Bu güne dek hep böyle süregelmiştir. Bu ülkede ölüme yol açanların yargılandığını duydunuz mu? Ben, duymadım. Duyan varsa beri gelsin.

Firmalar şöyle düşünüyor. Bireyin ölmesi hiç de önemli değildir. 15-20 bin lira bir değer biçilir. Veririm parasını çekip giderim. Ülkede paranın yanında bireyin hiçbir değeri yoktur.

Bizim ülkemizdeki uygulamaları bilim, mantık almıyor. Bunlar körü körüne uygulamalardır. Bir başka söylemle akıl tutulmasıdır. Paranın gücünü üstün görmedir. Oysa bireyin yeri, değeri hiçbir zaman para ile ölçülmez.

Taşocaklarına işletme izni verilirken yörede yaşayan yurttaşlar dikkate alınmıyor mu? Böyle bir vurdumduymazlık nerede var? Yetkililerin bu uygulamasına doğrusu şaşarım.

İşletilen taş ocakları yetkililerce hiç görülmüyor mu? Bunlar denetlenmiyor mu? Toplu kazalar oluşmadan önlem alınmalıdır.  Kaza olduktan sonra vahlanmanın  hiçbir anlamı yoktur. Atalarımız ne demiş? Bir musibet bin nasihatten yeğdir. İşi olmadan düşünelim.Yoksa o denli yakınırız ki..