İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun  “terörle mücadele Hükümetin sorumluluğundadır”

Veciz hatırlatmasının ardından..

“Aramızda şuursuzca, belli bir kısmı da KASITLI bir şekilde HAYAT TARZLARI üzerinde Milletimizi BÖLMEYE çalışanlara asla prim vermememiz gerektiğini ifade ediyorum..” diyerek, Hükümetin hassasiyetini! seslendiren Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Numan Kurtulmuş’un bu sözleri, tam da içime su serpip rahatlatmıştı ki...

Konuya ilişkin en son noktayı, Geleneksel Muhtarlar toplantısında koyan! Sayın Cumhurbaşkanının, “Türkiye de hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmemektedir” şeklindeki sözleri paniklememe neden olup, “Devlet büyüklerimiz halen mi kandırılıyor?” düşüncesine kapılıverdim..

Seslenenler ve seslenişler birbirine karışmış olsa da ne gam!..

Kime ve kimleredir bu seslenişler? Üzerine alanı, yüzü kızaranı görene aşk olsun.. Yeni bir Takvim Yılına günler kala Diyanet İşlerinin Fetvasıyla başlayan, yurdun dört bir yanından kerametleri kendilerinden menkul cübbeli şahısların!  Yaptığı Yeni Yıl kutlamalarına karşı kışkırtıcı çağrılar hiç gecikmeden Trabzon’da da karşılık buldu..

Durumdan vazife çıkartan haddini ve sorumluluğunu bilmez, bunu duyarda sessiz kalır mı? Derhal Otobüs duraklarını Toplumu Ayrıştırıcı, Kin ve Nefret söylemini öne çıkartan Işıklı Afişlerle donatıp yerel basından gelen tüm uyarılara kulaklarını bir güzel kapatır.

Şimdi sormak gerekir. 

Trabzon kentinin ve kent yaşayanının çözüm bekleyen Şehirciliğe ilişkin onca sonunu ününüzde dururken, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Başbakan’ın, Hükümet Sözcüsünün ve İçişleri Bakanının ikaz ve uyarılarının, toplumu ayrıştırıp ötekileştiren afişleri asan-astıran özendiren bu dernek ve kamu görevlileri bağlamında bir yaptırımı olacak mıdır?

Özür dahi dilemeden, salt “durumun hassasiyeti “ nedeniyle amacına ulaşmış afişleri indirmek zorunda kalan bu anlayış! Akan onca kanı, yitirilen 39 canı geri getirip, kurşunlanan 65 yaralının yaralarını sarabilecek midir?

Hâsılı kelam biz acılarımızla baş başa ağıt yakarken, bitmez tükenmez hırs ve ihtiraslarıyla kendi bildiğini okuyup, el ovuşturanlar bu sesleniş sizedir. Eserinizle övünebilirsiniz!

Cumhuriyet ve İlkeleriyle cenk edip, her fırsatta Atatürk’e dil uzatıyorsunuz ama nafile..

Öyle göz belertmeyle, parmak sallamakla olmuyor beyler..

Sonuçta itinayla koruyup kolladığınız öfkeli yaratıklar silaha sarılıp ortalığı kan gölüne çevirirken size de ancak bahanesini bulmak kalıyor.

Rüzgâr ektiniz, (bedelini masum insanlara ödettiğiniz) kasırga biçiyorsunuz.

Durum Budur...