Ne olacak bu çocukların hali. 

Hepsi elinde bir cep telefonu, tablet veya bilgisayar karşısında bağımlı haldeler.

Uğraştıkları konular da bilim değil, oyun ve magazin hem de bağımlılık düzeyinde, saatlerce. Pandemi de fırsat oldu. İyice girdiler bilgisayarın içine. Oyunlar, videolar, sosyal medya instagram, youtube, hayatlarında başka bir şey kalmadı. Bağımlı gibi elinden alsanız kıyameti koparıyorlar. Hayata küsüyorlar, bunlar olmadan yaşayamayacak haldeler. Bağımlılık bu işte. Ekran karşısında radyasyon ve elektromanyetik zehirlenme bir yana Ruhsal olarak iyice içine kapanık hale geldiler.

Prof. DR. Ali Cansu ile sohbet ettik, kendisi başarılı bir çocuk nöroloji uzmanı. Özellikle otistik çocuklarla ilgili çok sayıda çalışması var. Günümüzde otizmin 40’da 1’den, 20 kişide 1 kişiye görülme oranına doğru ilerlediğini söyledi. ABD hastalık koruma merkezi, 2006 yılında 150 çocukta 1 kişide, 2012 de 68 çocukta birinde, 2014 yılında 59 çocuktan biri otizm diye kayıtlara geçti. Sayın Ali Cansu hocamız da bu artışa dikkat çekti. Bu oran 40 da 1, ancak giderek artma eğiliminde.

Gazetemizde bir yazısında Avrasya üniversitesi psikoloji öğretim üyesi sayın Dr. Tevfik Karahan da pandemide çocuk ve ergenler de DİJİTAL BAĞIMLILIĞIN arttığını belirtti. Bunun çocuklarda yalnızlık sorunu, asosyal eğilimler ve dikkat problemleri yaptığına vurgu yaptı.

Bilim insanları uyarıyor; gençliğin gidişatı iyi değil.

Peki çözüm önerileri nedir?

Hocalarımızın önerileri hatta uygulamaları var elbette. Sayın mili eğitim bakanının bunları dikkate almasını ve hemen uygulamaya koymasını bekleriz. Sağlık bakanlığı gibi bir bilimsel kurul, sanırım Milli Eğitim bakanlığına da lazım. Bana göre tüm bakanlıklara bir bilim kurulu lazım. Bilim kurulu tavsiyelerine göre bir karar alacağız demesi, hükümetin en çok hoşuma giden tavrıdır. 

Güzel bir örnek olması için bir biyoloji öğretmenimizin güzel çalışmalarından bahsetmek istiyorum. Hasan Kavzoğlu hocamız, biyolojinin yanında otistik çocukların ve zeki çocukların hayata hazırlanması ile ilgili projeler geliştiriyor. Çocuklarla Drama tiyatro gösterileri hazırlıyor. Onların zekasına göre satranç turnuvaları düzenliyor. Değişik zeka oyunları hazırlayıp, yarışmalar yapıyor. Çocukları hem sosyalliğin içine çekiyor hem düşündürüp eğlendiriyor. Benim ilgimi çeken bir Türk zeka oyunu olarak satrançtan başka oyma tahta bir zeminde tahta taşlarla oynanan bir oyun, mangala zeka oyunu. Ne çok zeka oyunumuz varmış. Milli Eğitim Bakanlığımızın kendi bünyesinde çalışan bu kıymetlerin keşfedilip bu çalışmaların yaygınlaştırılmasını isterim.

Çocuklarımızın alternatif meşguliyetlere yönlendirilmesi lazım.  

Bunlar sanal olarak da hazırlanabilir yoksa onları dijital ekranların başında şiddet oyunlarına mahkum ediyoruz. Hem başka kültür hem de şiddet. Bilimi referans alarak atacağımız her adım, ülkemizi daha ileriye götürecektir.

Bilim kurullarının artması dileğiyle…