“Gürültü ve patırtının ortasında sükünetle dolaş;

Sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalış.

Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi yanıt unutmak olsun…Bağışla ve unut, ama kimseye teslim olma.

İçten ol; telaşsız, kısa ve açık-net konuş. Başkalarını da dinlemekten yüksünme. Aptal ve cahil olduklarını bile bile olsa da, dinle onları;

Çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır…”  X sentus İ.Ö. y.y.

Çağlar öncesine ait eski bir tapınaktan alıntı yukarıdaki yazıt, her okuyuşumda beni derinden düşündürmüştür. Bilimin ve teknolojinin tavan yaptığı, bilime ulaşmanın tuşlara bağlandığı 21.ci Yüzyılın tüm mucizelerine karşın, insanoğlu çağlar öncesinde yakaladığı ivmenin ve iddialarının ne kadarını günümüzde gerçekleştirebildi… acaba kendi öyküsünü yazabilecek bilince ulaşabildi mi?

Ne yazık ki hayır… geçen süreç içerisinde her şey yalan ve sömürü üzerine temellendi. Söylenen her söz yalanın katsayısını yükseltmekten öteye geçemedi. Siyasetçisinden bilim insanına yalan söylediler… Ders kitapları – Rotatifler - Radyo ve Tv.ler yalan söyledi hep.Tüm yeryüzünde Evrensel bir gerçek oldu Y A L A N.

Yalan uğruna öldü, öldürüldü insanlar. Yalan için yaşadılar… Yalanla gerçeği harmanlayıp serptiler bereketli Anadolu topraklarına;

Gerçeği söyleyenler yalancı bellenirken, en büyük yalancılar yıllar yılı saygınlık gördü!

Yalanın kolayına sığınanlar, gerçeğin zorunu yeğleyenlere düşman kesilmişti bir kez, Özgürlüğe yalan dediler, Bağımsızlığa da…

İnsana yakışan, insana dair ne varsa tümden düşman bellediler…

Yelin üfürdüğü, selin götürdüğü kargaşa ortamında, yalanla ve ürettikleri korkunun üzerinde kurdular krallıklarını.

Her yeni günün coşkulu sabahının ardından, yalanlarla sarmal bir günü tamamlamak yurttaşlarımızın kaderi olmamalı. Yaşananlar, yaşatılanlar karşısında ürperiyorum. Ulusça ödenen onca bedelin ardından, demokrasinin erdemleriyle buluşma yine bir başka bahara ertelenmekte.

Yurttaşa her seslenişlerinde “Güçlülerin hukukunu” eleştirip, “hukukun üstünlüğünü” savunanlar, son gelişmeler karşısında acaba biraz olsun hicap duyuyorlar mı dersiniz? Muhalefette iken, Seçim ve Siyasi Partiler Yasasının değiştirilmesinin ateşli savunucuları, sanki bu yasaların bir başka parlamentodan onayını beklercesine kendilerini daha nereye kadar sorumsuz kılabilirler?..

Hiç kuşkusuz kendi içindeki bir ihaneti dahi sorgulamaktan çekinip, bilerek isteyerek dışarıda suçlu arayışına giren bir yönetim anlayışıyla … Hukuk düzenini savunmaktan aciz bir toplum kavrayışının, Çağdaş uygarlık seviyesine ulaşması hiçte olanaklı değildir.

İnanıyorum ki uzun vadede evrensel ilkeler adına “ölümle-dirim” arasında kalıp mücadele edenler Demokrasi sınavından başarıyla çıkacak olanlardır.

Çağdaşlığın kriterleri açık ve net…

Ya bu kriterler uğruna onur mücadelesi verilecek, ya da üçüncü dünya ülkelerine özgü her zamanki çirkin oyunların içinde debelenmeye devam edilecek!

Artık kartlar eskisinden daha açık ve kumarbaz daha bir pervasız!

Halkımın öyküsünü kendi elleriyle yazacağı günlerin özlemiyle…