Uzun uzadıya, tarihi anekdotlar aktarmayacağım.

Derin siyasi koridorlara da girmeye niyetim yok.

Bam teline vurup, müsaadenizi isteyeceğim.

***

Cumhuriyet dediğimiz şey, özgürlükten öte, aslında bir seferberlikti.

Nitekim Cumhuriyet kurulduktan sonra, kurutuluş savaşı komutanları, savaştan çıkmış bir ülkenin, sanayi, eğitim ve sağlık ihtiyacına yakinen şahit oldukları için, askeri harcamaları kıstılar.

Bu yönde sürdürülen politikalar değiştirildi.

Türkiye, kapalı kapılar ardından yaşanılan ve köyü andıran bir ülkeyken, 2. Dünya savaşından sonra dünya ticaretine girmeyi başardı ve böylelikle birikim yapmaya başladı.

***

Ekonomi ve ticaret alanında sağlanan bu başarı, imparatorluktan kalma okulların üzerine, Cumhuriyet’ten sonra ilave edilen okullar sayesinde oldu.

Mesela Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Ziraat Enstitüsü…

Buralardan yeni tip bilginler, yeni entelektüeller çıktı.

***

1930'ların Avrupa’sı ve Amerika’sı işsizlikten kavruluyordu. Yani dünyada öyle büyük bir işsizlik vardı. Türkiye bunu hissetmedi. Okumuş insan hiçbir zaman işsiz kalmadı.

***

Köylü zaten fakirdi. Ama kim ne derse desin Türk köylüsü, Cumhuriyet’ten önceki ezikliğinden, fakirliğinden kurtuldu. Bilhassa II. Dünya Savaşı’ndan sonra…

***

Ve en mühimi, Cumhuriyet’in getirdiği hukuk sistemi.

Bu bize hayatı kolaylaştıran bir yaşam biçimi ve modeli sundu.

***

Cumhuriyet’ten evvel, Türkiye’de kadın hareketlerinde, kadının aydınlanmasında bir atılım vardı. Ancak Cumhuriyet, bu hareketleri yönlendirmeyi, kanunlaştırmayı, sistemleştirmeyi başardı. Kadının toplum hayatındaki yerini, üstelik birçok Batı toplumundan önce kadınlara seçme-seçilme hakkı vererek sağlamlaştırmış olması, Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından biridir.

***

Eğitim alanında, Avrupa tel tel dökülürken, biz Cumhuriyet ile ivme yakaladık.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında çok iyi bir öğretmen sınıfı türedi.

Kendinden emin, kendine saygısı olan ve başkalarının saygı gösterdiği öğretmenlerdi bunlar…
Anadolu’nun her vilayetindeki her lise, İstanbul’daki kadar iyiydi.

İster Konya, ister Trabzon…

***

O dönem her ülke, şuanda da pek yabancısı olmadığımız şekilde salgın hastalıklarla boğuşuyordu.

Anadolu’dan bundan nasibini almıştı.

Eğitim ordusuna, sağlık ordusu da katıldı.

Yurt genelinde sağlık taramaları başladı.

***

Mamafih muhterem;

İnsanlar boğazlanırken, yaşam hakkını,

Veremden, sıtmadan ahali kırılırken, sağlık hakkını,

Kimse cahil kalmasın diye, eğitim hakkını,

Bırakın cismini şeklini, isimlerine bile tahammül edilemeyen bir ortamda, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkını,

Özgürce düşünceni aktarabilmen için, düşünce, toplantı ve gösteri özgürlüğünü,

Hangi dine mensup olursan ol, ötelenmemen için, din ve vicdan özgürlüğünü,

Aile hayatına saygı gösterilmesi için, özel hayatın gizliliğini,

Denetleme mekanizmasında halkında bulunması için, dilekçe hakkını,

Ahali Dingo’nun ahırına girer gibi, hanene giremesin diye, konut dokunulmazlığı hakkını,

Ve halkın haber alma hakkının engellenmemesi için, basın özgürlüğü hakkını, cumhuriyet ile kazandık.

Cumhuriyet sayesinde bu temel haklar güvence altına alınmıştır.

Sırf bu temel haklar bile, ne denli bir mücevhere sahip olduğumuzun göstergesidir.

Bu nedenle, yumuşak karından okunan gazellere aldırmadan, Cumhuriyetin kıymetini bilmeliyiz.

***

Farkına varalım artık!

Cumhuriyet, özgürlüktür!