Dünya futboluna bakıp sözüm ona onlarla yarış içine girip güya senkronize olmak için onların kurallarını ülkeye taşımak istemek resmen ahmaklık değil de nedir? Acaba sen futbol anlayışı ve futbolcu anlayışı artık kulüp yönetimleri anlayışı itibarı ile Avrupa kulüpleri seviyesini yakalayabildin mi ki Avrupa kulüplerinin yabancı oyuncu politikasını getirdin Türk futboluna yapıştırdın? Kulüplerinin hali ortada, yönetimlerin durumu belli, hocaların seviyesi desen hakeza, futbolcular halen profesyonel olamamış..! Eeee...Sen tuttun GS, FB, BJK gibi İstanbul’un ve Türkiye’nin en zengin kulüplerini 10 yabancı futbolcu ile sahaya çıkardın. Zaten elit oyuncuların bu takımlarda toplanıyordu. Bir de bunca yabancı serbestisi ile Türk futbolunu ve milli takımı soktun gözüne. Lucescu’ya kabahat kim bulursa yanlış yapar. Adam ne dedi? “Ben bu üç kulübü seyredip te ne yapayım, bana milli takım için oyuncu gerek o da onlarda yok”. Bakın senelerdir aynı adamlar çağrılır. Niye? E başka oyuncu mu var piyasada?

Lucescu milli takımı 2. Ligden mi kuracak. Bunların tüm vebali Demirören ve onun federasyonunundur. Bu şekilde bir politika ile futbol sektörüne rüşveti, komüsyonu, menajer ayak oyunlarını bunca yabancı furyası ile vasıtalı olarak soktu. Bu kadar alaverede düzgün ve namuslu kalabilen yöneticilerin ellerinden öperim. Bu denli yabancı politikası ile Türk milli takımı istediğiniz kadar forma değişsin kumaş bu, bu kumaştan da bu kadar elbise.

Türk futbolunun geleceği Almanya’da yetişen alt yapı futbolcularına kaldı. Biz onlara işçi onlar da bize futbolcu yetiştiriyor.

GELELİM YAŞLI FUTBOL SEVDASINA
Futbolu yeni bırakıp halen dalağını indirememişler, bir hevesle 40 yaşından sonra “Bir zamanlar biz de böyle idik(!)” sevdasına kapılıp halı sahalarda gençlik taslayanlar, ya 40 tan sonra futbolcu olmaya heves edenler. Bunlar hep halı sahalarda, basket sahaları tahta zeminlerinde, veya toprak sert minyatür sahalarda futbol oynamayı sürdürmeye çalışanlar. Hep zarar, baştan aşağı zarar. Bırakın bu hevesten bir an evvel vaz geçin. Keşke birisi de bizlere böyle nasihatlerde bulunsa idi de ben de oynamasa idim. Futbolu bıraktın sporu elbette bırakma, amma futbolu bırak. Dizlerine, beline, adalene dahası da kalbine resmen zarar, tahribat, hatta bazen de ölüm getiriyor. Bir sürü arkadaşımız 45-50 yaşlarında o minyatür sahalarda kaldılar(!). Isınmadan, idmansız, futbolu uzun sure bırakmanın verdiği kilolarla habire koşmaya başladılar. İşte benim dizlerim… Menisküs ve kıkırdak bitti, falanca arkadaşım kalp krizinden sahada kaldı, şu arkadaşın beli sakat kaldı, birisi topa kafa koydu beyin damarları çatladı..vs. Spora hafif koşu, kültürfizik, salon jimnastik ve sporu ile devam edin. Yiyeceklerinizi kontrol altına alın. Az ve öz yiyin, temiz havada dolaşın, sigara ve kahvehane köşelerinden uzak durun. Bırakın futbolun yakasını artık, yoksa o sizi bir yerlerde bırakmasını bilir. Benden söylemesi. Bunları size “İncir ağacından düşen eski bir sporcu arkadaşınız yazıyor” Demedi demeyin.