Ülkemizin ve hatta dünya insanlığının içinde bulunduğu bu kötü kaos durumundan dahi ders çıkarmadan, insanlarımızın nerede ise çalışamaz durumda olduklarından ve evlerine beş kuruşluk girdinin olmadığı bu günlerde de halâ “kaos çığırtkanlığı” yapmanın ne anlama geldiğini elbette anlıyoruz da lâfın gelişi “bir türlü kavramak mümkün değil” diyelim. Bunlar maalesef ülkenin insanlarını huzursuz etmeyi şiar edinmek adına marazi bir hastalıktır. Kimisi kalkar ülkedeki şehit veya şu sebepten dolayı ölen insanların sayısını abartıp huzur ve sükunu bozmak için kasıtlı yaygara yapar.

Kimisi bu ülkede 10.000 TL’lik tedavilerin bedava yapıldığın görmezden gelerek kalkar 25 kuruşluk maske için tantana çıkarmaya kalkar. Hadi bu ufak tefek sesleri anladık ta, ya koskoca bir muhalefet partisinin benim tabirimle “hırçın çocuğunun” ortaya atmaya çalıştığı “darbe ve iç kargaşa” çığırtkanlığını görmezden gelmek, bir vatandaş olarak benim için asla mümkün değil. Bıraktım bu darbe çığırtkanlığını al sana peşinden Anayasamız için söylenilen ipe sapa gelmez sözler.

“Meri ama meşru değil(!)” Hoppalaa. Yahu ben dahil bu memleketin meri ve meşru insanları bu anayasaya oy verdik. Sen benim oyumu nasıl “gayr-i meşru” addedersin. Böyle bir mantık olur mu? Hükümete toslayayım derken vatandaşa tosluyorsun. E, yarın bugün benim gayri meşru saydığın oyuma gelip talip olacaksınız. Tut ki ben size oy verdim ve hükümet oldun. E, o zaman da senin meşruluğunu kim ve nasıl onaylar veya kabullenir.

İşte ben her zaman derim, Türk siyasi hayatında hükümetlerin varlığının ve icraatlarının sorunundan ziyade ülkede muhalefet sorunu vardır. Yani muhalefet ne yazık ki ihtilafı vatandaşın menfaatleri doğrultusunda yapıcı olarak değil de insanları birbirine düşman edip gırtlaklaşmalarını sağlayıp, onların morallerin ve yaşama arzularını ellerinden alarak bedbinliğe sürükleyerek bundan nemalanmayı(!) umarlar.

Diğer taraftan, yine sözüm ona bir bayan siyasetçinin yaptığı aynı konudaki çığırtkanlıkları geçmişinin ne olduğu ve buralara nerelerden geldiğini bildiğimiz için pek de kulak asmıyoruz. Amma bu denli halkın moral ve inanç değerlerine saldırıyı kendilerine siyasi çıkar aracı yapmaya kalkanlar ise bu ülkede neden “Ebedi muhalefete mahküm” olduklarını bilmelidirler.

Ha, aynı şekilde, muhalefetin bu tavrını ortaya koyarken sayın Cumhurbaşkanı’nın da iki de bir muhalefet liderine hiç yeri ve zemini yok iken cevap vermesi veya onun her mesnetsiz de olsa iddiasına cevap tarzında sataşıp olmadık şekilde ortalığı elektriklemesi de bana göre olmaması gereken “keşke yapmasa” diye nitelendirdiğim bir tavırdır.

Oysa hükümet ricalinin yapacağı iş, muhaliflerine gelişi güzel lâf yetiştirmekten ziyada istihdam, üretim, Tarım ve ekonomi meselelerini kapsayan çözümleri ortaya atarak ve icra safhasına koyarak insanlarına umut vermektir. Elbette enflasyon ve işsizlik bu ülkenin bir sürü artıları yanından ortada gözüken problemleridir. İşte hükümetimizden beklenen de bu önemli kördüğümleri çözüp vatandaşına gelecek için umut vermektir.

Ama “muhalefetin de bugün icrası asla mümkün olmayacak ve vatandaşın asla izin vermeyeceği” nereden ve kimden gelirse gelsin darbe teşebbüslerini evinde izlemeyip karşı çıkacağının da bilinmesi gereken çok önemli bir uyarıdır. Hükümetler artık ancak seçimlerde vatandaşın “meşru oyları” ile gelir ve değişir.