Bir kez insan geleceğe ait umudunu kaybettiği anda onun için hayatın tüm direnci ortadan kalkar. Elbette iyi ve hoş günlerin mutluluğunu yaşarken kötü ve istenmeyen gelecek te de insanlar mutsuz daha da kötüsü umutsuz olur. Bu durumda geleceğin umudu ve bir hedefi olmayınca hayatın direnci kaybolur ve çekilmez hal alır.

Bu konuda şöyle bir hikâyemiz var. Olay İkinci Dünya harbi esnasında Nazilerin meşhur toplama(temerküz) kampı Austwichs’te geçer. Burada kampta esir bulunan bir psikolog doktor yanında ranzada yatan fakat hayata karşı olan dayanma direnci nerede ise son raddeye gelmiş bir arkadaşının kendisine yaklaşarak “Doktor geçen gece bir enteresan rüya gördüm” der.

“Rüyamda bir ses, bir şey isteyebileceğimi, bilmek istediğim şeyi söylememin yeterli olduğunu, ne sorarsam sorayım cevap verebileceğini söyledi.”

Devamla  “Doktor, söyle bakalım, acaba ne sordum dersin?”

Doktor: “E söyle bakalım” dedi.

Tutuklu esir devam ederek, “Savaşın benim için ne zaman biteceğini, ne zaman hürriyetime kavuşacağımı, kampımızın ne zaman özgürlüğe kavuşacağını, acılarımızın ne zaman biteceğini bilmek istedim” der. 

Doktor sorar: “Peki dostum bu rüyayı ne zaman gördün?” Esir cevap verir, ”1945 Şubatında” der.  Esir bu rüyayı doktora anlattığında ise 1945 Mart başı idi.

Peki der doktor bu soru üzerine: “Rüyandaki ses sana ne cevap verdi?”

“30 Mart 1945’te acıların sona erip hürriyete kavuşacaksın” dedi.

Doktor anlatır: “Arkadaşım bana bu rüyayı anlattığında hayata karşı umut dolu idi ve Mart 30 un gelmesini dört gözle bekliyordu. Fakat Mart’ın 29’u geldiğinde harbin bitip temerküz kampının dağılacağı konusunda hiçbir umut ışığı ortalıkta yoktu. Zira harbin gittikçe kızıştığına dair haberler geldikçe geliyordu. 29 Mart 1945 gecesi dostum aniden hastalandı ve  kehanetin kendisi için tüm acıların ve esaretinin biteceğini söylediği 30 Mart gecesi yakalandığı Tifüs hastalığına karşı direncini ve umudunu kaybetmesi sebebi ile vefat etti. Anlıyorsunuz değil mi, doktorun arkadaşı o kehanetin sesinin ona haber verdiği gün esasen doğru çıktı. Tüm acılarından, esaretteki bedenini kampta bırakarak kurtuldu.

Fakat burada hatırlanması gereken mesele ise esirin, hayata karşı olan umutlarının tükendiği ve sonunun bilinmezliğinin insana verdiği direnci de kaybedince hayatla olan bağı bitti.

ABD, John Hopkins üniversitesi tarafından 7948 kişi üzerinde, Fransa’da da 2 yıl önce yapılan kamuoyu araştırması ankette insanların yaklaşık aynı sonuca varılarak, bunların %89’u “İnsanın uğruna yaşayacağı bir şeye ihtiyaç duydukları” sonucuna varmışlar.

Eeee, siz siz olun her durumda mutlaka kendinizi yarına umutla bağlayacak bir meşguliyet edinin. Mesela bahçenize 10 adet domates, 10 adet biber bahçeniz yoksa balkondaki saksılarınıza birer ikişer de olsa dikip onlarla meşgul olarak meyvelerinin yetişeceği günü umutla bekleyin. Daha daha, ne bileyim mutlaka sizi hayata bağlayacak ve yarın yataktan kalkınca “sonucunu merak edeceğiniz” bir meşgale ile meşgul olarak umutlarınızı tazeleyin, umutsuz kalmayın.

Evet hepinize sevgiler, selamlar. Yarından umudu asla kesmeyin.