Virüs meselesi yüzünde Trabzonspor’un hızla ilerleyen Trenine elbette zorunlu olarak taş konuldu. Araya giren bir sürü sebepler ve sendromlar yüzünden belki de 30 yılda yakalanan şampiyonluk yolundaki ivmeye “Stop çekmek” zorunda kalındı. Tabii bu hız kesme işi sadece Trabzonspor’a has olmayıp tüm kulüplere ve takımlara has idi.

Bu arada geçen nekahat dönemi içerisinde bir sürü senaryolar ileri sürüldü. Kimisi ilk takım şampiyon ilan edilsin, kimisi ilk altı takım play-off yapsın derken bazı sesler de maçların kaldığı yerden oynanması gerektiğini dillendirdi. Adil olarak en doğru seçenek te budur.

Fakat bazı Avrupa ülkelerinde ilk sırada olan kulüplerin şampiyon ilanı söz konusu olunca Trabzonspor yönetiminin de bu konuda dikkatli olması, böyle bir fırsat doğduğu anda yumruğun masaya vurulması gereğini de geçen yazımda anlatmıştım. Neyse ki bugün ki statü ortaya çıktı ve maçlar oynanacak. Elbette bu maçlar esnasında da Trabzonspor’un bir oyuna getirilmeden maçların adil olarak yönetilmesinin temini için yönetimin çok dikkatli ve hassas olması gerekir. Neyse ki bu arada hükümet yapısı içerisinde buluna Trabzon’un etkili bakanları da maddi ve manevi olarak Trabzonspor’u desteklediğini ve arkaladığını memnuniyetle görüyoruz.

Elbette Trabzonlu bakanlar sadece Trabzon’un değil tüm ülkenin bakanıdır. Onlardan sadece Trabzonspor’un kayırılmasının istenmesi elbette yakışık almaz. Fakat yıllardır Trabzon üzerine oynanan gayri adil oyunların tekerrür etmemesi için, maçlarında adaletle yönetilmesini temin etmeleri Trabzonspor için yeterli destektir. Bundan sonrası takımın ortaya koyacağı performansa bakar. Bu arada Trabzonspor’un bazı mali sorunlar yüzünden UEFA tarafından bir yıl için Avrupa kupalarından men edilmesi meselesi doğdu. O zaman bu durumda insanın morali bozuluyor. Öyle ya o zaman “Lig şampiyonluğunun ne manası kalıyor?” gibi bir sorusu peşinden oyuncuların tüm etkin performansının sıfıra ineceği de aşikârdır. Öyle ya gayesiz maçın ne manası var? Umulur ki yönetim bu süre içerisinde bu maniayı aşarak Trabzonspor üzerinden bu şoku da atar. Şu noktayı da belirtmek isterim ki Hüseyin ÇİMŞİR bu kritik dönemde hem kulüp hem de kendi ikbalinin yükünü “Olmak veya olmamak” çizgisinde sırtlamak zorunda iken aynı deyim yönetim için de geçerlidir. Yani bu mütebaki maçların performansına ek olarak UEFA’nın kararının kaldırılabilmesi sonucu yönetim için gelecek sezonda “Var olma ile yok olma” ifadesi olacağı gibi Hüseyin için de bu maçların hitamında alınacak sıralama onun ikbali için bir karar aşamasını ifade edeceğini önemle hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum.