Ülke düzeyinde  "gökdelen yapma hastalığı" bir yerlerden bulaştı insanımıza... En olmadık yerde bakıyorsunuz, gökteki bulutları da delen gökdelenler.

Bir heves ki... Bitecek gibi değil.

Herkes biliyor ki, bundan yarım yüzyıl önce; Türkiye bir tarım ülkesiydi. Nüfusun çoğunluğu kırsal kesimde yaşıyordu. Mevcut nüfus durağandı, yani bugünkü gibi hareketli değildi.

Kırsal kesimde oturan yurttaşlarımız 1960 yılından itibaren yurtdışına çalışmaya gidişi Türkiye'de nüfusun hareketlenmesinin başlangıcı oldu. Elbette ki herkes rızkını aramak için çalışacak, gerekirse yurt dışına gidecek.

***

O yılların bir bölümünde işsiz kalınca finans dünyasına intisap ettim. Bankacı oldum. Müdürlük yaptım. Yurtdışı işçilerimizin yoğun döviz havalesi ve döviz (D.Mark, F.Frank, Florin, Sterlin, Kron) bozdurduklarına tanık oldum. Öyle ki, günde üç kez "grup" denen elden para naklini merkez şubeye yaptığımızı çok iyi anımsıyorum.

Peki, ne oldu o dövizler?  Kısaca söyleyeyim: Heba oldu...

İşçilerimizin yurda kazandırdığı dövizlerin kullanımı konusunda hiç bir ilgili çıkıp da; "Bu paraları ne yapıyorsunuz? Sizin için şöyle, şöyle düşünüyoruz." demediği için 1970'li yıllardan itibaren bu konuda başıboş bir dönem yaşandı.

Sahipsiz kalan işçi kardeşlerimiz de kendi görüşleri/istekleri doğrultusunda kimi kent merkezlerinde arsa alıp konut inşa etti. Kimileri kırsalda çok katlı köy evleri yaptı.

Giden-gelen iktidarların görevi gereği kırsal kesime yol yapımı hızlanınca kent merkezlerine dağda eriyen kar gibi nüfus akmaya başladı.

İnşaat sektöründe konut üretiminde yarış başladı. Talebe yetişemeden sektör çok katlı "gökdelen" mucizesine koştular.

Oh ne rahat!.. Arsa sorunu en aza indirilirken, çok katlı katlar inşaat sektörünü ekonomide lokomotif yaptı.

Kırsal kesimin "yastıkaltı" serveti de bu alana çekilince ülke uçuyor sanıldı.

Çünkü bu sektörde karlılık tahminlerin üzerindeydi.

Herkes bu alanda iş tutmaya heveslendi, sonuçta kırsal kesim boşaldı.

Tarım alanlarında azalan üretim dışa bağımlılık/ithalat getirdi.

Bu kez tarımsal ithalat için dövizler dışa doğru akar oldu.

Şimdilerde kent merkezlerine akan nüfustan kırsala doğru dönüş hareketi başladı haberini medyadan öğreniyoruz.

***

"Yanlış hesap Bağdat'tan döner" sözünün doğrusu, "Yanlış hesap kentten geri döner" oldu. "Gökdelen" inşası konusunda yeterli bilgi birikimi olmadan ve mimarların tüm önerileri kulak ardı edilerek bulutlara yükselen bu kulelerin boş kalmasını düşünmek bile istemiyorum.

Aklımız hep sonradan mı gelecek? İstanbul/Üsküdar Belediyesi, en fazla 6 kata kadar izin vereceklerini duyurdu. Yerinde bir karar ama, İstanbul'un değer semtlerinde gökdelenler yükselmeden bu akıl yolunu tutabilmeliydik.