Bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel her türlü tutum ve davranışlar şiddettir. Özel veya kamusal alanda meydana gelebilen şiddeti gelişmiş toplumlar yasalarla kontrol altına almaya çalışmaktadır.

Son yıllarda kamu çalışanını değersizleştirilen söylev ve eylemlerle şiddet okullarımıza kadar ulaşmıştır. Değerlerini kaybetmiş toplumumuzda, cezanın neredeyse olmadığı şiddet vakaları en son İstanbul Sarıyer’de bir ortaokulumuzda akran zorbalığı yapan öğrencisini uyaran bir kadın öğretmenimiz, çocuğun şikayeti üzerine okula gelen babası tarafından okul koridorunda canice darp edilmiştir.

Eğitimde Şiddet yasası acil olarak çıkarılmalıdır. Öğretmenlik Meslek Kanunu içerisine daha öncelerden planlanan sağlıkçılarda uygulanan beyaz kod uygulamasına benzeyen MAVİ KOD uygulamasıyla kamu davası haline dönecek, vatandaşla eğitim çalışanlarını sonraki süreçte karşı karşıya gelmesini engelleyecek düzenleme konulmalıdır. Ülkemizde şiddete uğrayan eğitim çalışanına kanuni bir düzenleme olmadığı için emniyet güçlerince sorulan ilk soru “şikayetçi misin?” olmaktadır. Tabi ki her gün arkasını koruyamayacak olan eğitim çalışanının çoğu “hayır” demesiyle kapanan sayısız şiddet davaları görülmektedir.

Siyasilerin eğitimle ilgili popülist yaklaşımlarına son verilmesi sağlanmalıdır. “Eğitim çalışanı ne yapıyor ki? Öğretmenler yılda dört ay tatil yapıyor. Öğretmenler okula iki gün gidiyor.” gibi aslı astarı olmayan tamamen bir meslek grubu üzerinden siyaset üreten kişiler toplumunca yargılanmalı hatta adaletin önüne çıkarılmalıdır. Şu da bilinmelidir ki, öğretmenlerin tatili yılda iki aydır ve mesaisi ise ders programıdır. Öğretmenlerimizin yüzde sekseni okullara haftada beş gün gitmekte, tatil süreçlerinde mesleki gelişimleri için seminer faaliyetlerine katılmaktadır.

Başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere tüm eğitim yöneticileri liyakat sahibi olmalıdır. Ortalama 13 ayda bir değişen ve Cumhuriyet tarihinden beri kurulan 83 hükümette sadece beş defa öğretmen kökenli Milli Eğitim Bakanı atanan bir ülkede yaşamaktayız. Yönetici atama kriterleriyle sürekli oynandığı hatta belli dönemlerde torpilin öteki adı olan mülakat marifetiyle belli bir grubun veya siyaset mensuplarının ehliyet ve liyakat sahibi olup olmadıklarına bakmadan atandığı bir ortamda yönetilmek beklenilemez.

Toplumun geleceğini yöneten öğretmenleri değersizleştiren tüm uygulamalara son verilmelidir. Şiddet temalı haber ve ailelerin izlediği diziler gözden geçirilmeli hatta kaldırılmalıdır. Çıkarılması planlanan yasanın içeriği eğitimin tüm paydaşlarının katılımıyla oluşturulmalı, cezalar caydırıcı olmalıdır.

Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için eğitimden başka çaremiz yoktur. Eğitimin taşıyıcı kolonu olan öğretmenlerimize göstereceğimiz değer aslında geleceğimizin sağlıklı planlanması ve yürütülmesini sağlayacaktır.

Makam sahibi yöneticilerimizi göreve davet ediyoruz. Başta bayan öğretmenimiz olmak üzere tüm eğitim çalışanlarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor şiddet vakalarını son bulmasını diliyoruz.