Dünyanın neresinde olursanız olun kendini Kültür, sanat ve tarihle ifade eden tüm yerleşim bölgelerinde, kent yöneticileri özellikle sokak sanatını ve sanatçısını destekleyip özendirmeye azami gayret gösterirler.

                Ama bizde… her zamanki kolaycı-banal anlayışa uyumlu! Yürüyüş yollarına ve kaldırımlara rasgele masa, sandalye atıp, başına da garson niyetine bir deynekci dikerek! şehir rantından pay kapma yarışı hayasızca sürdürülür!..  Ve onlara sorarsanız böylece kent; sosyal, kültürel ve sanatsal donatılarla kendilerince çepeçevre uyumlarmış olur!

                Yok hayır, “çağdaş kent hassasiyeti” bu değildir diye itiraz eden olur ise eğer, dışlanıp anında cezalandırılır…

                Nitekim geçtiğimiz günlerde, uzun sokakta müzik yapan geçler; zabıtalı, çevik kuvvetli bir operasyonla neye uğradıklarını anlamadan, apar topar kaldırımlardan sökülüp alındılar… Kemence, gitar ve tulum eşliğinde yaptıkları müzikle yol güzergahını kullananların beğeniyle izledikleri Üniversiteli gençler, zabıtanın “hakkınızda şikayet var” uyarısıyla uzaklaştırılmak istenmiş;

                Çevrede toplanıp duruma itiraz eden yurttaşların  tepkisi üzerine önce duraksayan zabıta, ardından çevik kuvvetten destek istemeyi ihmal etmemiştir. Müzikten ve tınısından memnun vatandaşların “bırakın türkülerini söylesinler, biz keyifle izliyoruz ve rahatsız değiliz”  itirazları arasında; gençler sanat sokağından kaldırıldıkları gibi, uzun sokaktan da, sanatlarıyla orantısız uzaklaştırıldılar…

                Bu arada, müzisyen gençlerin şanslı olduklarını da belirtmeden geçmeyeyim;  Allahtan bu yardım isteme çağrısı, sayın bakanın “kol- bacak kırma” serbestisini tanımış olmasından daha önceye denk gelmiş! Başka ne denir ki?

                Toplumun taleplerini umursamayan tutucu ve baskıcı yönetimler, bütün zamanlarda müziğin kitleleri saran büyük etkisinden sürekli korkmuşlardır;

                Çünkü; Sözlerin yasaklandığı yerde ses isyandır…

                Sözlerden korkanlar seslerden de korkarlar…

                Ama tıpkı sözlerin engellenememesi gibi, sesler de engellenebilir değildir. İnsanların şarkıları dinlemesi, tınısıyla uyumlanıp şarkılar söylemesi engellenemez. Bugün de hepimizi duygulandıran, düşündüren, coşturan, ağlatan müziği dinlemekten kendimizi alabiliyor muyuz?

                Kimi zaman ruhumuza dokunan içli bir halk ezgisi, kimi zaman tınısıyla tek başına seslenen bir gitar-saz, eski bir Arjantin tangosu… Ege’nin karşı kıyısından esen bir sirtaki rüzgârı bizi alıp götürüyor…

                Müzik dünyayı küçültüyor… sınırları aşıp, insanları birbirinden ayıran dikenli telleri kökünden kopartıyor, hepimizi “bu dünyanın insanı” yapıyor.

                İnsanlara yapılan haksızlıklar sürgit devam ettikçe müzik de isyanını sürdürecektir. Dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan acıları, diğer yerlere anlatacak, oralarda yaşayanları bu acılara ortak edecek… tahtlar saltanatlar sarsılacaktır...

                Bugün artık “çevrenin acımasızca talanı”, “ Afrika başta olmak üzere “Dünyadaki açlık-kıyım ve Savaşlar”  gibi temel insan hakkı ihlalleri de müziğin konusuna giriyor. Geçmişin pop-rock sanatçıları yeni simgeler yaratıyorlar. Bob Geldof’ un öncülük ettiği Afrikada’daki açlığa karşı çıkış, Sting’in, Tanita Titekam’ın temsil ettiği “ezilen insanlara yapılan haksızlık” müziği…

                Faşizme kırılan parmaklarıyla bile Gitar çalarak direnen, kolları kesildiğinde direnişini sesiyle sürdüren, kurşuna dizilerek katledilen Şili halkının sesi, ozan ve müzisyen Victor JARA’nın “ Venceremos” seslenişi…

                Tüm dünyada sömürüye karşı direnenlerin ilettiği diğer seslerle birleşip, 1961 den günümüze Özgürlük ve İnsan hakları için yazılan şarkıların üç oktav ses aralığına sahip vazgeçilmezi, Joan Baezle daha gür daha evrensel bir boyut kazanıyor.

                Her tür engellemeye, en adi tuzaklara karşın, bir yolunu bulup halkıyla bütünleşen müzik, önemini arttırarak etkisini sürdürecektir.

                Müzik evrenseldir, Müzik insan içindir. Müzik hepimiz içindir.

                Bırakalım müzik bizi birleştirsin.

                İnsanları sevgiyle, bir tatlı huzurla bir araya getirsin.

                Müziği yaşayalım, yaşatalım…