SONNOKTA RÖPORTAJ - Trabzon Yol-İş Sendikası 1 No’lu Şube Başkanı ve Trabzon Türk-İş İl Temsilcisi Gökhan Gedikli, gazetemize açıklamalarda bulundu.

Gedikli, şu ifadeleri kullandı: “Yol-İş 1 No’lu Şube Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Rize, Artvin ve Trabzon özelinde bölge başkanlığı anlamına geliyor. İlçeleri ile birlikte Karayolları Ulaştırma Bölge Müdürlükleri, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri bize bağlı. Önümüzde toplu iş sözleşmesi var ve görüşmeler devam ediyor. İş yerlerindeki en büyük sıkıntılardan biri genele baktığımızda taşeronlaşma. Taşeronlaşma halen daha iş yerlerimizde hüküm sürüyor. Sadece bizim iş yerlerimizde değil KİT’lerde, sağlıkta ve aklımıza gelebilecek her türlü yerde devam ediyor.”

Gedikli, Yayın Kurulumuzdan Sena Yılmaz’a konuştu

ORTADAN KALKAR
“Taşeronlaşmanın kaldırılması için 2011 yılının başında bir mücadele başlattık. Karayolları Genel Müdürlüğü’ne dedik ki, şuanda taşeron adı altında çalışan arkadaşlar bizim üyemizdir. Bu arkadaşlarımıza Türk Yol-İş Sendikası’nın toplu iş sözleşmesini uygulanmasını istedik. İdare ‘ben bunu uygulamam bu işçiler taşeron işçisidir’ deyince biz de Karayolları Müdürlüğüne 2011 yılında dava açtık ve kazandık. İşe girdikleri tarihten itibaren Karayolları işçisidir kararını çıkardık. Tam 6 bin 452 işçi adına bunu yaptık. Bu davalar 1 günde açıldı, kazandıktan sonra Yargıtay’a gitti. Onanınca tam 3 yıl uygulanmasını bekledik ve 2015’te kadrolarımızı aldık. O zaman bizim amacımız şuydu; bizler bu süreci tamamlarız, başarıyla sonuçlanır ve sadece Karayolları işçileri değil bütün kamud a çalışan taşeron işçiler bu yasadan bu haklarımızdan faydalanır ve taşeronlaşma ortadan kalkar. Bu süreç içerisinde hiçbir arkadaşımızdan ne mahkeme masrafı ne de yolda eylemlerde gidip geldiğimizde ücret talep etmedik.”

KADRO DIŞI KALDILAR
“Bu mücadelenin arkasından 2015 yılında alınan kadroların ardından 2016 yılında karayoluna protokol yolu ile işçi alımı yapıldı. Bu başarı Türk Yol-İş Sendikası’nın artı Türkİş operasyonun başarısıdır. Bir dönem bizle bu mücadeleyi verirken bazı konfederasyon yetkili temsilcileri inşallah sizler bunu başarırsınız ve bizler de sizin arkanızdan gelir ve kadrolarımızı alırız dediler. İlerleyen zamanlarda 696 sayılı kanun hükmünde kararname gündeme geldi. 696 sayılı kanun hükmünde kararname ile kamuda taşeron adı altında çalışan arkadaşların bir kısmı kadroya alındı. Fakat o da ayrı bir mağduriyet doğurdu. Karayollarında 2013 yılından sonra işe giren taşeron arkadaşlarımız bu sefer 696 sayılı kanun hükmünde kararname ile yayınlanan kadronun dışında kaldılar. Ayrıca taşeronda çalışan ve sendikanın örgütlü olmadığı iş yerlerinde müteahhit firma yani işveren parasını idareden alsa dahi işçinin maaşını yatırmıyor, mesai ve kıdem tazminatı da vermiyor, isteyince işçiyi işten atma ile tehdit ediyor.”

HOŞ OLMADI
“Görüş şuydu; orada hizmet alımı yok, işçilik yüzde 70’in altında. İşçiliğin yüzde 70’in altında olmama şansı yok. Çünkü sen işin içerisine greyderi iş makinesini koyarsan işçilik düşer. Makinenin maliyeti yüksek. Biz bunları ilk günden itibaren duyurduk. Dönemin Çalışma Bakanı o zaman, ‘eğer biz karayollarına kadro verirsek Cengiz İnşaat’ta, Doğuş’ta çalışan arkadaşlara da vermemiz lazım’ dedi. Fakat yanlış yönlendirildi Sayın Bakan. Karayolları işçileri 2013 yılından bu yana aynı işyerinde çalışıyorlar. Karayollarının asıl işlerini yapıyorlar. Müteahhit firma değişse dahi karayollarının işlerinde çalışmaya devam ediyorlar. Halen daha 2013’ten bu tarafa çalışan arkadaşlarımız var. İşin adını yapım diyerek veya değiştirerek arkadaşlarımızı mağdur etmek hoş olmadı.”

AMACINA ULAŞMADI
“Bu kanun hükmünde kararname bence amacına ulaşmadı. Güzel oldu mu? Oldu. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. 100 kilometrelik yolun 100 metresi eksik kalırsa biz 100 metreyi konuşuruz, herkes bunu konuşur. Yeni bir çalışma yapılıp, kadro alamayan taşeron işçisi arkadaşların da kadroya alınmasını talep ediyoruz. Yoksa bu kölelik düzeni böyle devam eder gider. 696 sayılı kanun hükmünde kararname ile işe giren arkadaşlar da mağduriyet yaşadılar. Mevcut kadroları ile birlikte girdiler mevcut hakları ile beraber 1 Kasım 2020’ye kadar devam ettiler. Daha sonra oradaki toplu iş sözleşmesinde örgütlü olan yetkili sendikalı toplu iş sözleşmesine tabi oldular. Bir kısım toplu sözleşme olmadığı için mağdur oldu, mağdur olmaya devam ediyor KTÜ Tıp Fakültesi’nde olduğu gibi. Asgari ücrete mahkûm ediliyor oradaki arkadaşlar. Yine bu arkadaşların kaynakları yok, pozisyon değiştirme hakları yok. Emeklilikleri geldiği zaman resmen emekliliğe sevk ediyorlar. Bu da çok hoş değil. Konfederasyonumuz Türk-İş’in protokolünde bunların tekrar düzeltilmesi yönünde çalışma yapılması ile ilgili talebi var. Görüşmeler yapılacak, inşallah bunlar düzelir.”

KESİLMİŞ OLUYOR
“Ücretlerde farklılıklar var. Kanun hükmünde kararname keşke o zaman bileşenlere danışılsaydı. Atıyorum Türk-İş veya sendikalar bu işin içinde olsaydı daha güzel olurdu. Temennimiz ve talebimiz şudur; şuanda KİT’lerde ve kamuda kadro alamayan arkadaşların amasız fakatsız kadroya alınmalarını talep ediyoruz. Alınırsa çok güzel bir çalışma olur ve 696 sayılı kanun hükmünde kararname ile birlikte olan eksiklikler ve aksaklıklar giderilmiş olur diye düşünüyoruz. Şimdi işyerlerimize geldiğimiz zaman bizim maaşlarımızda vergi dilimleri var. Biz bugün 1 Ocak’ta zamlı maaşımızı aldığımız zaman Nisan ayına geldiğimizde yüzde 15 ile başladığımız vergi yüzde 20’ye çıkıyor yani maaşımızdan yüzde 5 gitmiş oluyor. Temmuz ayında bu yüzde 20-27’ye çıkıyor, yüzde 12 maaşlarımızdan hiç zam almadan tamamen kesilmiş oluyor.”

ALIM GÜCÜMÜZ DÜŞTÜ
“Tabi ki kamu kurumlarının giderlerinin karşılanması için herkes vergisini verecek. Biz de vergimizi verelim ama az alandan çok olmasın. Biz vergi vermeyelim demiyoruz, biz diyoruz ki vergi yüzde 15’te sabit kalsın ve mağdur olmayalım. Türk-İş’in istediği yüzde 20 ilk 6 ay. Bu vergi düzenlemesinin yapılması lazım. Hükümet tarafından sunulan teklif bu haliyle kabul edilebilir bir teklif değildir. Resmî enflasyon dahi 6 aylık dilimde 8,45 çıkmışken istenilen yüzde 20’lik teklifte yüzde 9 düşük kalıyor. Kaldı ki düşük ücretlere brüt üzerinden verilen zam da kabul edilebilir bir zam değildir. Ancak görüşmeler devam edecektir. Umarım çalışanın lehine bir TİS olur. Çünkü alım gücümüz çok düştü ve vergi yükümüz de çok fazla.”

ÇOK ETKİLENDİLER
“Ücret eşitsizliği var. 3 tane ayrı skala var; greyderi, iş makinesi, kamyonu. Aynı işleri yapan arkadaşlarımız farklı ücretler alıyorlar. Bu da iş barışını bozmaya başladı. Tabi bunda alım gücünün düşmesi de var. Git gide alım gücümüz düşüyor. Bu gibi sorunlar daha çok su yüzüne çıkmaya başladı. Bunların tabi ki düzelmesi lazım. Düzeltip altına artık bir daha böyle olmaması için kırmızı çizgi çekmek lazım. Bunun mücadelesi muhakkak verilecektir. Siyasiler de bunu düşünme l idir. Geçim artık ön plana çıkmaya başladı. Açlık sınırı 2 bin 565 oldu. Yoksulluk sınırı 9 bin 300 TL’ye dayandı. Asgari ücret 2 bin 825 TL açlık sınırının altında kaldı. Asgari ücret bir kişinin geçinebileceği ücrettir ama bu bir ailenin geçinebileceği ücret haline geldi. Sorunlar çok var. Pandemi döneminde de işyerlerimiz özellikle kamu çok etkilenmedi ama özel sektörde çalışan arkadaşlar çok etkilendiler. Özellikle hizmet sektörü çok etkilendi. Eklemek isterim ki sendikanın örgütlü olmadığı yerlerde istatistiklere bakınca iş kazaları özellikle de ölümlü iş kazaları fazla görülüyor. Çünkü işveren, tasarrufunu işçi sağlığı ve iş güvenliğinden yapıyor.”

Editör: Haber Merkezi