Türkiye bir yerel seçimden daha fazlasını yaşadı bu süreçte.

İktidar cephesi ‘Beka’ dedi muhalefet ‘Geçim’ dedi. Yani her iki söylem de ‘Yerel’in çok ötesindeydi.

Ancak yaşananlara bakınca “31 Mart sadece bir yerel seçim değildir” söylemi haklı çıkıyor.

Seçim öncesi dolar bir yandan, patlıcan, domates, soğan ve patates bir yandan, çeyrek asırlık sorun EYT, 3600 Ek Gösterge ve F-35’ler diğer yandan peşi sıra yerel seçimlerin seyrine eklendi.

Ve sonucunda ABD’den İstanbul seçimleri ile ilgili çeşitli açıklamalar gelmesi 31 Mart’ı yerel olmaktan çıkarttı. 

Öyle ya da böyle seçim bitti ancak…

İktidarın kaybettiği (İstanbul kesinleşmese de) Ankara ve İstanbul’da ilginç sonuçlar dikkat çekiyor.

Meclislerde AK Parti yine çoğunlukta.

Ankara’da özellikle 25 ilçenin 19’unu AK Parti, 3’ünü MHP kazanmış. Başkent’te ilçe belediye başkanlığı ve il genel meclisi için AK Parti’ye atılan 78 bin oy, Büyükşehir’de AK Parti adayına atılmamış.

Özetle; seçmen AK Parti’yi değil adaylarını kabullenmemiş.

ZAFER VARSA TAMAMEN ERDOĞAN’INDIR
Cumhur İttifakı’nın elde ettiği yüzde 52 oranı her ne kadar İstanbul ve Ankara gelmese de bir başarıdır.

Ekonomideki dalgalanmaya rağmen, tanzim kuyruklarına, dolara, adaylara rağmen 24 Haziran seçimlerindeki oran korunmuş.

Bu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halen daha elini güçlendiren bir durum.

Zira, seçimlerin en fazla çalışanı kendisi.

59 ilde 102 miting yapmış.

15 büyükşehir, 24 il ve 535 ilçede yine zaferle çıkan da o.  

En ücra beldelerdeki adaylar dahi bu süreçte, “Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıkın” diyerek oy istedi.

Seçmen de birçok noktada eminim ki başkan adayının ismini dahi bilmeye gerek görmeden “Niyet ettim Tayyip Erdoğan’a” diyerek mührü bastı. 

Seçmen attığı oyla, “Yine arkandayız ama…” mesajını verdi.

“İstanbul ve Ankara düşerse Erdoğan’ın meşruiyet, tartışılır” diye düşünenler yok muydu? Elbette vardı ancak seçmen, verdiği destekle “Her şeye rağmen iktidar yine Erdoğan’dır” dedi.

AK PARTİ’YE KAYBETTİRENLER
İktidara yakın çevreler, “İstanbul ve Ankara’yı AK Parti kazanmak istemedi” diyor.

Dayanakları da aday belirlemede yapılan yanlışlar.

Onlara göre küçük hesaplar yapıldı, büyük kaybedildi.

Milletin adayı yerine kendi adamlarını partiye dayatanlar yüzünden bu tablo ortaya çıktı.

Ve yine bu iktidar yakınları, “AK Parti’ye, İmamoğlu’nu her gün manşetlere çekip, ‘AK Partili kadından İmamoğlu’na tokat gibi cevap’ başlıkları atanlar kaybettirdi” diyor.

28 Şubat döneminde Reha Muhtar, Uğur Dündar, Ali Kırca’ların yaptıklarıyla bugünkü iktidara yaranmak gayretinde olan medya şebeklerinin İmamoğlu’na oy kazandırdıklarından bahsediyorlar.

Haksız da değiller.

Kim olduğun kadar kimlerle olduğun da önemlidir. 

Ya da en pis ağızlarda senin adın en güzel şekilde geçiyorsa kendinde bir sorun aramalı insan.

MEDYA ÖNEMLİ BİR GÜÇTÜR AMA…
Medya tüm toplumlar için önemli bir güçtür yalnız doğru işletildiğinde.

Gazetecilik, tetikçilik ya da operasyon çekme sanatı olmamalı.

AK Parti iktidarında sayıları aldı başını gitti bu tiplerin. Akılları sıra, üç kuruşluk beyinleri ile toplumun aklıyla alay edercesine adam savunuculuğuna kalktılar.

Çalıştıkları gazetelerin manşetlerinden, köşelerinden nefret, kibir, ukalalık, cahillik aktı yıllarca. Erdoğan, “Biz iktidara manşetlerle değil, manşetlerle çarpışa çarpışa geldik” sözlerine rağmen maalesef AK Parti de bu dümbeleklere yıllarca çanak tuttu.

Kimse de çıkıp, “Bizim böyle insanlar tarafında böyle çirkince savunulmamıza ihtiyacımız yok be kardeşim” demedi.

Bugün AK Parti’yi ölümüne savunan, her şeye ‘Evet’ diyen gazeteci kimliği ile ortada dolaşanların çoğu boylarından büyük makamlarda oturuyor.

Ağızlarına çalınan balların hürmetine, iktidarın tetikçiliğini yapıyor, ona buna ahkâm kesiyor. Ne geçmişi geliyor aklına ne de yarın ne olacağını düşünmüyor.

Çekilsin altındaki koltuk edilsin bu konfordan mahrum bakın nasıl çıkaracak pençelerini bu zevatlar.

31 Mart seçimleri bir nevi, ‘Yalaka’ diye tabir edilen suikastçı basının da ipliğini pazara çıkarmış oldu.

Bir basın mensubu olarak bunları söylemek içimi acıtıyor ancak ‘Görünen köy kılavuz istemiyor.’

Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere tüm parti kadroları, acı konuşan ama doğru konuşanların sesine kulak vermeli.

Yoksa bugün, ‘Duyun artık bizi’ diye feryat eden milletin mesajını bu tiplerle doğru okuyamazsınız. Bunların derdi Erdoğan değil sadece ve sadece güç.

Dün başkalarıyla iş tuttular bugün sizinle birlikteler yarın başkalarına yaltaklanacaklar.

Medya güçtür ama toplum medyadan daha güçlüdür.

Editör: Haber Merkezi