Yöneticilik hayatta çoğu insanın sahip olmayı arzu ettiği fakat gereklerini genellikle yerine getiremediği bir mevkidir. Kişiye verilen her rütbe, makam veya amirlik; beraberinde taşıması çok büyük bir ciddiyet gerektiren sorumluluklar getirir.

3 Ağustos 2018 tarihinde açıklanan MEB eylem planında profesyonel eğitim yöneticiliğine geçileceği açıklanmıştı. MEB tarafından geçtiğimiz hafta Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği'nde bazı küçük değişiklikler yapılmış; Yöneticilik sınavlarının ÖSYM tarafından yapılacağı, Yönetici Görevlendirmelerinde sözlü sınav puan ağırlığının %40'dan %20'ye düşürüleceği ve yazılı sınav olacağı ifade edilmiştir. Yapılan bu değişiklik sonrasında, yıllardır torpille atanan yöneticilerin de bu sınava girmesi gerektiği düşünülmekteydi. Ancak Bakan Ziya Selçuk tarafından, mevcut yöneticilerin sınava girmelerinin söz konusu olmadığı, kazanılmış hak olarak görevlerine devam edeceği ifade edilmiştir. Bu açıklamaların ardından MEB tarafından mevcut yöneticilerin başvuru ve görevlendirmelerinin yer aldığı yeni yönetici görevlendirme takvimi yayınlanmıştır. Yayınlanan takvime göre; okullarında 4 ve 8 yılını dolduran müdür ve müdür yardımcıları Ek-1 değerlendirme formuna göre sınavsız olarak 19 Nisan 2019 tarihine kadar başvuru ve tercihlerine göre görevlendirilecektir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nda yöneticilik ikinci görev olarak tanımlanmış olup, asıl görevin öğretmenlik olduğu mahkemelerce de kabul edilmiştir. 11 Kasım 2014 tarihinde başlayan, 4 yıl süreli mülakatlı yönetici atamalarında torpil ve kayırma zirve yapmıştır. Yöneticilerin sendikalarına göre dağılımının “Eğitim Bir Sen üyesi 54.579, Türk Eğitim Sen üyesi 8.729, Eğitim-Sen üyesi 2.667, Eğitim-İş üyesi 950 ve çok az sendikasız” şeklinde olduğu gözlemlenmiştir. Özellikle de Trabzon’umuzda Eğitim Bir Sen üyesi %82, Türk Eğitim Sen üyesi %12 ve diğerleri %6 seviyelerinde kalmıştır. Hal böyleyken alınmış karar siyasidir. 2014 yılına kadar yapılan yöneticilikler kazanılmış hak olmaktan çıkartılıp tamamen torpille atanmış yöneticilere “kazanılmış hak” demenin izahı yoktur.

Eğitim yöneticiliği atamaları Milli Eğitim’de derin yaralar oluşturmuştur. Bu yaraların tedavisi tüm paydaşların kabul edeceği, adaletli ve torpilsiz bir düzenle sağlanabilir. Günümüz Türkiye’sinde atama listelerinin mülakat dahi başlamadan oluşturulduğu bir ortamda yazılı sınav şart olmuştur. Hele de bu haksızlıkları paralel vari yapılarla organize edip, 4-5 yıldır yapılan adaletsiz atamaları çalışanların unutması söz konusu olamaz. Eğitim barışını bozan torpilli yöneticiler acilen değiştirilmelidir.

Eğitim yöneticiliği ayrı bir meslek haline getirilmeli, ikinci görev ve görevlendirme kapsamından çıkarılmalıdır. Eğitim yöneticiliğine en iyiler yönlendirilmeli, mesleğin statüsü, ücreti ve diğer boyutları cazip hale getirilerek eğitim yöneticiliği özendirilmelidir. Görev tanımları yapılıp, yetki ve sorumluluk dengesi sağlanmalıdır. Eğitim yöneticiliği, yüksek lisans proğramları ve hizmet içi eğitimlerle devamlı desteklenmelidir. Eğitimde, yönetimin bilimsel, yöneticiliğin de profesyonel bir meslek olarak kabul edilmesi halinde sorunlarımızın çoğu çözülecektir.

Milli Eğitim Bakanlığı, bütün yöneticileri hazırlanacak olan sınava tabi tutmalıdır. Kul hakkı yiyerek yöneticiliklere gelmiş kişiler ve destekcilerine duruş sergilenmediği müddetçe; ne mevcut sorunlar aşılabilir, ne çalışma barışı sağlanabilir, ne de iddialı eğitim vizyonu hayata geçirilebilir.