Çürük bir nergis kokusu sarıyor etrafımı. Titrek bir biçimde dolaşırken tüm benliğimde soruyorum kendime. Kimsin sen?

Anda kalmalıyım. Derdim anın tadını çıkarmaktan ziyade geçmişim batağına saplanmamak ve geçmişim prangalarından sıyrılmak.

Kafamın içi allak bullak. Avucumda tuttuğum kendi zincirlerimin anahtarı. Kurtulmaya çalıştığım tamda kendi benliğim.

Sıyrılmak ve sıyırmak arasındaki ince çizgideyim. Ya en kötü kabuslarım gerçek olacak ya da en güzel rüyamı yaşayacağım. Bu ikilemler ruhumu daraltıyor.

Bilinmezliğin verdiği heyecan geçeli çok oldu. Geriye kalansa bir ecel gibi boğazıma basan dürtüler. Gece uykularımı kaçıran, hatta uykumun en tatlı yerinde uyandıran.

Hayallerimin ağırlığı altında eziliyorum. Tedirgin eden olmamaları değil eğer olurlarsa yaşanacaklar. Sorumluluklarım ile sorunlarımın arasında bir yerdeyim. Saf bir korku hali bendeki. Kabuslarımdan ziyade mutlu uyandığım rüyaların yükü omuzlarımda.

Bahanelerim var ardına sığındığım, yalanlarım var kendimi inandırdığım.

Soğuk bir gülümseme dudaklarımda. İçimdeki çığlıkları yansıtmamak için takındığım bir maske.  Sevmediklerimi sevindirmemekten ziyade sevdiklerimi üzmemek için verdiğim çabanın ürünü bu gülümseme. Sevdiklerim de pek fark etmiyor bu durumu ya neyse.