Son günlerde maalesef dünyanın gözü önünde belki de dünyada daha önce görülmemiş bir insanlık soykırımı yaşanmaktadır. Bu soykırımı tasarlayan, uygulayan ve seyredenler ve seyredip hiç bir şey yapmayanlar olarak insanlık aynı safta yer almaktadır.

Peki bizler ne yapıyoruz? Sadece bakıp duracak mıyız? İnsanlık için ne yapalım diye düşüneceğimize karıncanın yangına su taşıması misali bizler de yeryüzünde yanan bu yangına her birimizin su taşıması ve her birimizin daha sonra çıkacak olan yangınlara engel olmamız gerekir.

Bizler boykot yapalım diye İsrail veya Yahudi ürünlerini almayalım diye bir hareketlenme yapıyoruz. Ancak yapacak olduğumuz iletişimi yine bir İsrail veya Yahudi firması üzerinden yapıyoruz. O zaman o iletişim ağını kullanma ya da kullanma mecburiyetinde kalma. Soruyor muyuz kendimize neden bunu kullanıyoruz diye. Demek ki sorun bir günde bir ayda ya da ha demeyle olacak gibi değil. İlerlememiz gerek, çalışmamız gerek.

İsrail ürünü almayalım diyoruz. Bu taraftan aynı ürünün farklı markasını alalım diyoruz. Demeye kalmadan ona da bir bakıyoruz fiyatlarına zam geldi. Ne bu! Çıkarcılıktan başka bir şey değil mi? Fırsatçılık, insanların duygularını, hislerini, maneviyatını sömürmek değil mi? O firmalar var ya boykot yapmak istediğimiz firmalar, onlar bir indirim yapıyor bizler ne yapıyoruz, o ürünleri almak için kuyruklar halinde sıramızı bekliyoruz, biraz daha ucuz almak için.

Peki bizler hani yangına su taşıyacaktık. Olmaz!!! Bu anlayışla, bu düşünce ile, bu çalışma ile olmaz. Olamaz, bizim bu vurdum duymazlık halimizle olamaz. Ancak bir atasözü der ki, “Bir musibet bin nasihatten iyidir.” Bu insanlık ayıbı bizleri, insanlığı yoluna sokar. Başımızı önümüze koyup tekrar tekrar düşünüp doğrusunu yapmamıza vesile olur. Yoksa acıları kendi çevremizde yaşamak durumunda kalabiliriz.