Yüce kitabımız Kur’an’da; anne-babaya karşı evlatların vazifeleri ile ilgili yirminin üzerinde ayet vardır. Cenabı Hak, bebeklik ve çocukluğundan, ergenlik çağına gelinceye kadar özellikle annelerin evlatları için yaptıkları fedakârlıkları açıklayarak, yaşlılıklarında da evlatların anne-babalarına karşı görevlerini herkesin anlayacağı mükemmellikte anlatmaktadır. Bizlere düşen bu ilahi emirlere harfiyen uyarak, hayatımızın her zerresinde, bizler için özellikle “saçını süpürge” yapan annelerimize ve dahi evin bütün dış sorumluluğunu yüklenen babalarımıza karşı görevlerimizi eksiksiz yerine getirmeye gayret etmektir. Bunu yaparken onları incitmeden, haklılıklarımız üzerinden sorumluluklarımızı ihmal etmeden görevimizi severek ve isteyerek yerine getirmeliyiz.

                Bugün, teknoloji kültürünün dayatmaları neticesinde toplum bu ulvi değerlere karşı duyarlılıklarını neredeyse kaybetme noktasına gelmiştir. Anne, baba, dede, babaanne, teyze, hala, anneanne, büyükbaba, amca, dayıdan meydana gelen geniş aile yapımız çekirdek aileye indirgenmiş, hatta bu bile küçültülerek sadece karı-kocadan ibaret bir aile yapısı oluşturarak bize mutluluk verecek ve her birinden hayat dersleri alacağımız geniş aile yapımız ne yazık ki, parçalanıp yok olmuştur. Bunun tabii sonucu olarak; birbirleri ile anlaşamayan kardeşlerin anne ve babalarını “yaşlı bakım evleri” ne bırakması faciasını da bu toplum yaşamaya başlamıştır. Daha da olumsuzu, evde anne babasına bakan kişilere “bakım ücreti” adı altında maaş bağlanarak gönül dünyamız paramparça edilmiştir.

                Bu olumsuzluklara rağmen hala yüreğimize su serpen örnek davranışlarda bulunan insanların varlığı bizlere gelecek için ümit ve moral vermektedir. Anne-babasına “öf” bile demeyip; hastalığında onları sırtında taşıyabilen ve vefatında mezarına annesini kendi elleri ile indirip, toprak üzerine atılmaya başlayınca ona sarılıp, feryadı figan edecek kadar dualı evlatların varlığı toplumumuzun yüz akı olmuştur. Bunlardan birisi de Trabzon Eski Deniz Komutanı ve şimdi de Mersin’de savaş gemilerinin komutanı olan değerli insan Kıdemli Albay Bünyamin Dayıoğlu’dur. Geçtiğimiz Perşembe günü çok sevdiği annesini kaybeden komutanımız, onu Mersin’den Trabzon’a, kendi köyüne getirerek; aile fertleri, sevenleri, arkadaşları ve yakın dostları ile birlikte toprağa vermiştir. Kadim dostum Albay Bünyamin Dayıoğlu’nun herkes gibi ben de annesini toprağa verirken sergilediği o muhteşem sevgi ve bağlılık davranışlarına şahit oldum. Omuzundaki rütbelere aldırmadan, toprağa verdiği annesi için feryat ederek ve sonunda artık ayrılmak mecburiyetinde olduğu annesine, mezarın içinde son bir defa sarılıp gözyaşı akıtarak gösterdiği alicenaplık görülmeye değerdi. Yakınlarının ve dostlarının zorlukla mezardan çıkardıkları bu muhteşem evlat, toprak bitinceye kadar onca soğuğa rağmen elleri ile tek tek atılan toprakları düzeltip defin işlemi sonuna kadar gözyaşları ile bu uğurlamaya eşlik etti. Milli Eğitim Bakanlığı eski Başmüfettişlerinden olan babaları değerli insan Halit İsmail Dayıoğlu’na karşı da komutanımızın tutum ve davranışları inanılmaz saygı boyutundadır. Bir öğretmen çocuğu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli bir mensubu olan komutanımıza da zaten bu yakışırdı. Kendisini bu örnek evlatlık tutum ve davranışlarından dolayı takdir ediyor, Allah razı olsun diyorum.

                Kanaatime göre komutanımız omuzundaki rütbelerden çok, anne babasına yaptığı hizmetlerden dolayı, Allah katında sahip olacağı rütbelerle yükselecektir. Bir anneye de böyle uğurlanmak, mübarek üç aylarda ve Cuma akşamı toprağa girmek yakışırdı.

Cenabı Allah herkese böyle hayırlı evlatlar nasip etsin diyorum.