Kıymetini tam olarak bilmesekte muhteşem bir vatanımız var. Bu vatanı canları pahasına bizlere bırakanlara elbette ki minnettarız. Bizlerden sonrakilerin de bizleri hayırla yâd etmesi için sorumluluklarımızı asla ertelememeliyiz. Gelişmeleri anında okumalı ve yarınlarımız için hazırlıklı olmalıyız. Olaylara tekdüze bakmamalı, çok yönlü ve analitik değerlendirmeler ve istişareler ile en doğrusunu bulmaya hedeflenmeliyiz. Bu konuda birikim ve tecrübesi olan her insanımızı kıymetli bilip fikir ve önerilerinden yararlanmalıyız. Sosyal konumumuzun bizi sürükleyebileceği kibirlenmeden ve de gururlanmadan insanlarla doğru zamanda, doğru iletişimler içerisinde olmalıyız.

            Ülkemizde son yapılan mahalli seçimlerin değerlendirilmesinin çok önemli sosyolojik sonuçları olacaktır. Analistler, sosyolog ve psikologlar bu beklenmedik algı değişiminin bilimsel ve sosyolojik gerekçelerini ortaya koyacaklardır. Toplumun hemen her kesiminin seslendirdiği ve ancak ne zaman tecelli edebileceğini kestiremediği “Türk insanının” yüksek feraseti son çeyrek asrın yönetim anlayışına karşı geçte olsa bir kere daha tecelli etmiş ve milletine onun sayesinde eline geçirdiği imkânlarla yüksekten bakan anlayışlar laik oldukları seviyeye indirgenmişlerdir.

            Bunun yanında, yıllarca bazı kesimlerin ısrarlı suçlamalarına muhatap olanların, kararlı duruşları, Atatürk’ten ve Başbuğ Alpaslan Türkeş’ten miras kalan gençliğe yönelmeleri ve gençlere sorumluluk verip güvenmelerine toplum onay vermiş ve seçim sonuçlarıyla da bu yeni gelişmeyi onayladığını açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bundan sonrası toplumun onayladığı gelişmeleri dikkatli bir şekilde planlayıp uygulayarak, toplumun benimsemediği “kibir ve gururdan” her zaman uzak durmanın önemini bütün mensuplarla paylaşmanın vazgeçilmezliği yönetim anlayışı olarak benimsenmelidir. Kaybedilecek bir tek insan, kırılacak bir tek gönül bırakmadan fabrika ayarları ile oynanan ülkemiz insanının gönül dünyası; çok çalışılarak, özveride bulunularak, liyakat ve adalet ekseninde yeniden inşa edilmelidir.

            Ben ne diyorsam doğru olan odur, ey millet öyle değil mi? sorusuna, gönülden değil de, muhtaçlıktan verilen “evet” cevabının taşırdığı dolu bardaklardan boşalan sular, onu taşıyanlar için adeta aşılmaz bir umman olmuş, milletin kararlı duruşu karşısında, yıkılmaz denilen tahtlar yıkılmış, değişmez denilen taçlar değişmiştir!

            Dünyada eşine az rastlanan bu irade değişimi, tamda ışıkların bütününün söndüğü bir alanda yeniden yanması gibi insanımızın gelecek ile ilgili duygularında büyük ve olumlu bir ümit heyecanı oluşturmuştur. Şimdi bütün mesele, milletimizin bu son seçimlerde gösterdiği yüksek ferasetin ve açık mesajın muhatapları olan galiplerin ve mağlupların gelişmeleri iyi okuyup doğru değerlendirmesi ile yakından ilişkilidir. İtibardan tasarruf edemem anlayışı, ihtiyaçtan bunalan insanımızın ferasetine yenilmiştir. Bu sonuçlar bize şunu göstermiştir ki; artık, ben ne dersem o olur anlayışı yerini; sen doğru dersen o olur, geçti o devirler gerçeğine dönüştürmüştür.

            Bu anlayış değişimi milletimizin bütününün ortaklaşa algılama birlikteliğinin başarısıdır, bunu asla heba etmemeliyiz.