1963 yılında yapımı gerçekleşmiş ve Vojtěch Jasný tarafından çekilmiş “Bir Gün, Bir Kedi” adlı sinema filminden bu Cumartesi sizlere bahsetmek isterim.

Yani şöyle bir filmi yazmak için üst üste iki üç kere izleyerek klavye başına geçtim… Sonra eksik anlatırım korkusu yüzünden yeniden izlemeye gittiğimi bilmenizi isterim… Anlayacağınız Pazartesi ve Salı günüm bu filmi izlemek ve neyi anlatacağımın notlarını almakla geçti.

Hikâyemiz 1963’ün Çekoslovakya’sında geçiyor… Filmin sinopsisinde “Ufak bir Çek kasabasında yaşam, bir sihirbaz, bir akrobat ve güneş gözlüğü takan sihirli kedileri Mogol’un gelmesiyle tepetaklak olur. Kedi gözlüğünü çıkardığında, insanların gerçek kişilikleri ve duyguları ortaya çıkar: Aşıklar kırmızı, hırsızlar gri, hainlerse sarı olur.” Bu bilgiler yer alıyor. (Filmin tanıtım yazısından alınmıştır bana ait değildir…)

Gelelim şimdi bizim notlara…

Küçük bir kasabada her şey sıradandır, yani insanlar tüm gerçek duygularını gizlemiş farklı bir kişilik içerisinde hayatlarını sürdürmektedirler. Kasabanın büyük bir çoğunluğu gerçek hikayesini, anlayacağınız kişiliğini saklayarak yaşamaktadır. Böyle bir hayat sürerken bir anda saat kulesinde bir adam belirir ki, bu filmimizin açılış sahnesi olma özelliğini de taşır. Bir adam, kasabayı saat kulesinden elinde bulunan ve kendisine has bir mercek/büyüteç ile izlemektedir.

Adam çok uzakta izlediği insanları da duymaktadır, üstelik iç seslerine kadar. Bu da gösteriyor ki 2019’da hayatını kaybeden yönetmen Vojtěch Jasný bu karaktere özel bir görev vermiş. (Bunun ilerleyen sahnelerde tanrı figürü olduğunu algılıyoruz. Bizi ne kadar başka karakterler altında tavırlar sergilesek de izleyen biri var demek istiyor.)   Sonrasında bir ilkokulun sınıfında devam ediyor filmimiz. Resim öğretmeni öğrencilerine kasaba ile alakalı bir resim çizmelerini söylüyor. Öğrenciler kendi ailelerini konu alan resimler çizmeye, çocukça bir his ile ailelerinin kötülüklerini resmetmeye başlıyorlar.

Şuan ki dünyamıza da baktığımızda durum böyle değil mi? Bu kadar kirli dünya içerisinde sadece masumlar çocuklar değiller midir? Şuan herhangi bir sınıfa gitsek ilkokul seviyesinde insanların kirli yüzlerini çizin desek ilk olarak çizecekleri kişiler etraflarında olan ve kötü davranışlar sergileyen akrabaları, ebeveynleri olmayacak mı? Bu sahne ile izleyici olarak evet güzel bir filmin içerisine düştük diyorsunuz.

Sonrasında saat kulesinden insanları izleyen adamın gelerek çocuklara bir kediden bahsettiğini görüyoruz. Adam diyor ki; “Bir kedi var, gözünde gözlük olmadığında insanların gerçek yüzlerini ortaya çıkarıyor. Aşıklar kırmızı, hırsızlar gri, hainlerse sarı olur.” diyor ve sonrasında da dans etmeye başlıyor. Sınıftaki bu durumu hizmetli kapı deliğinden izliyor ve okul müdürüne haber veriyor. Muhbir temizlikçi müdürüne yalakalık yapıyor. Müdür bir süre izledikten sonra pat diye kapıyı açıyor ve adamı sınıftan gönderiyor.

Bu ritüelist bir sahne. Hemen hemen her filmde görebilirsiniz. Müdür egemen gücü anlatıyor ve hizmetli de kulunu. Neyse sonraki sahnede kırmızı bir araba üzerinde şarkı söyleyen bir kadın görüyoruz. Elinde de gözünde gözlük olan bir kedinin var olduğunu görüyoruz. Bu sahneye kadar anlıyoruz ki, filmimizin serim bölümü bitti, yani artık düğüm bölümüne geçiyoruz. Kedi kardeş kırmızı elbise giymiş kadının elinden kaçıyor ve kasabada dolaşmaya başlıyor. Sonrasında bir sihirbazlık gösterisinde kendisini görüyoruz ve çift karakterli saat kulesindeki adam burada bu sefer karşımıza sihirbaz olarak çıkıyor. İlginç sayılabilecek bir gösteri düzenliyor ve sonrasında pat diye kedimiz ortaya çıkıyor. Bu sırada salonda kasabanın önde gelenleri bulunuyor ve asil gibi tavırlar sergiliyorlar. Sihirbazımız pat diye kedinin gözünden gözlüğü alıyor ve hop herkesin rengi ortaya çıkmaya başlıyor. Hani şu klişe söz var ya “rengini belli et…” herkesin böyle bir durumu oluyor ve herkesin rengi, foyası ortaya çıkıyor.

Kedi kimi görüyorsa “O” insan kendi iç dünyasına göre renk alıyor ve bu renklerin arasında kırmızı olan çok nadir kalıyor. Haydaaaa salonda büyük bir kargaşa meydana geliyor. Çünkü artık herkesin iç dünyası, foyası ortaya çıkmış oluyor. Kasabada bir huzursuzluk alıyor başını tabi… Sonrasında kediyi kaçırarak öldürülmesi planlanıyor… Ne kadar ilginç konusu var değil mi? Gerçek de öyle bir şey değil midir? Bazı zamanlar gerçek, bir insanı ölüme getirebilir. Doğrunun yalnızlığı ve ölüme terk edilişi… Kedi kaçırılarak bir kuş kafesine konuyor. Ritüele bak hizaya gel, üstelikte başı keseyle kapalı.

Abooo…

Bu filmi izleyince aklıma hemen “vay be adamların 1963 yılında çektikleri filme bak…” geldi. Helal olsun dedim. Doğru her zaman bir kuş kafesi içerisindedir. Hadi çıkın yiyorsa kral çıplak deyin bakın başınıza neler gelecek. Bunu hangi partili olursanız olun, ya da hangi dernek yöneticisi, ya da hangi aileye veya cenaha mensupsanız çıkın herkesin rengini söyleyin bakalım başınıza neler gelecek. (Bağlı olduğunuz kurum içerisinde…) Kedi gibi kuş kafesindesiniz! Üstelik övündüğümüz Avrupa’nın en büyük yargıhaneleri, kuş kafeslerinin bulunduğu bir ülkede.

Neyse hikâyeye dönelim… Kedi tam öldürülecekken hani şu başta size anlattığım ilkokul öğrencileri vardı ya… İsyan ediyorlar ve ortadan kayboluyorlar. Üstelik tüm kasabaya kediyi geri istiyoruz yazıları/afişleri/bildirileri dağıtarak… Ailelerinin ne kadar aşağılık olduklarını kedinin kaçırılmasından anlıyorlar. Çok ince bir detay var, çocukların sınıfı 3/A yani üçüncü dünya/üçüncü sınıf insanlığı temsil ediyorlar da diyebiliriz. Sonrası malumunuz olduğu gibi kedi geri geliyor, insanlar yaptıklarından pişman…

Çocuk masumiyetinde ebeveynlerinin durumlarını hiç sallamıyorlar bile. Sadece gerçeğin peşindeler. Bu filmi mutlaka izleyin derim dostlar.

***

Filmin Künyesi

Yönetmen : Vojtěch Jasný

Senaryo : Jiří Brdečka, Vojtěch Jasný

Görüntü Yönetmeni : Jaroslav Kučera

Müzik : Svatopluk Havelka

Oyuncular: Jan Werich, Emília Vášáryová, Vlastimil Brodský, Jiří Sovák, Vladimír Menšík, Jiřina Bohdalová, Karel Effa, Vlasta Chramostová (více)