Babamın kolunda gururla taşıdığı o eski saat, sadece bir zaman ölçer değildi. O, bir hikayenin, bir yaşamın ve en önemlisi bir sevginin simgesiydi. Köy enstitüsünden mezun olduğu ilk öğretmenlik maaşıyla aldığı bu saatin tik takları, yıllar boyu bizimle birlikte yaşadı.

Hatırlarım, her akşam aynı saatlerde babamın özenle kurup yanı başına koyduğu o saati. Onun elleri, her dokunuşunda geçmişin izlerini getirirdi. Saat, sadece zamanı ölçmezdi; aynı zamanda babamın emeklerini, sevgisini ve sabrını hatırlatırdı.

Babamın vefatından sonra, o saat artık bir boşluğu doldurmuyordu. Ancak ben, onun zamanına ortak olmak istedim. Saatin tik taklarını duymak, babamın hatıralarına bir adım daha yaklaşmak gibiydi. Bu nedenle, onun mirası olan o eski saati tamir ettirdim ve kullanmaya başladım.

Her tik tak, babamın öğretmenlik günlerini, öğrencilere umut aşılamak için sarf ettiği çabalarını hatırlatıyor. Saat, geçmişin derinliklerine doğru bir zaman yolculuğuna davet ediyor beni. Babamın kolundan düşmeyen o saat, şimdi benim bileğimde, onun sevgisiyle ve hatıralarıyla dolu.

Her akşam, saatimizin tik takları arasında, babamın zamanına dalmak; geçmişin sıcaklığını, sevgisinin izini sürmek gibi bir ritüel haline geldi. Bu eski saat, sadece bir zaman aracı değil, aynı zamanda bir bağ, bir duygu dolu anıdır. Babamın zamanında, onunla birlikte yaşamak; geçmişle geleceği, sevgi ve anılarla birleştiren özel bir hazineye dokunmak gibidir.