On bir ayın sultanı Ramazan ayının on gününü geride bıraktık. Bugüne kavuşturan Rabbim’e şükürler olsun. Ne de olsa sınırlı, özel günler; ibadetini yapıp yapmamak kişilerin tercihi ama o atmosferi yaşamak herkesin özlemidir diye düşünüyorum. Sokaklara yayılan sıcak pidenin kokusunu kim sevmez? Akşam yemeğinin adı artık iftar sofrasıdır ve hazırlık yapılırken ister istemez ayrı bir çabaya girişilir. Özellikle evde genç ya da ihtiyar biri varsa sofra hazırlanırken canının istediği bir şeyler temin edilmeye çalışılır. Biz böyle gördük en azından; öyle yapanı da yadırgamam. Yadırgadığım ise Kahramanmaraş'ta bir öğrenci evine misafir olan AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın “Menemenin içine sucuk katmışlar ha, az önce bunlar şikayet etmiyor muydu yaa” demesi. Memleketlerinden uzak okuyan, anne yemeğinden, baba konforundan uzak gençler birkaç arkadaş yan yana gelmiş uzun gün boyunca kendilerini tutacak bir yemek hazırlamış. Yumurta, domates, biber bir de canları istedi diye sucuk koymuşlar menemene. Kim bilir nereden aldılar sucuğu, kaça aldılar? Malum, her gıdanın pahasıyla doğru orantılı kalitesi değişiyor. Sayın Vekil bilmem kaç gencin para katarak aldığı sucuğa “göz koyana” kadar “Gençler bunu kaça aldınız? Paranız var mıydı? Burslarınız yetiyor mu?” deseydi. Sahura giderken kendisi alsaydı mesela bir kangal sucuk. (Benim bildiğim böyle bir durum söz konusu değil)

Ama sonra ne oldu? Tarım Bakanı Vahit Kirişçi, “Bizim açta açıkta kimsemiz yok, herkesin karnı tok” dedi. Ben de anladım ki iktidar partisi üyeleri sonuç odaklı; tok musun? Toksun, başında damın var mı? Var… Yediğinin kalitesi ya da evinin konforu önemli değil. Dolayısı ile benim dert ettiğim kısımları dert etmiyor onlar.

Geçen hafta yine burada yazmıştım; solcular ekmek vermez, ekmek nasıl kazanılır onu öğretir diye. Ama sağ görüş hiçbir zaman ve dünyanın hiçbir yerinde öyle olmadı. Sağın amacı ekmeği veren olduğu gibi, onu bulduğuna şükredecek bir topluluk meydana çıkarmak. Çünkü şükreden kişi, “Neden daha iyisi yok?” diye sorgulamaz.

Sayın Ünal’ın hem sucuğu görüp hem de öğrencilerin ekonomiden şikayet etmesine şaşırması da, o alışık oldukları davranış kalıbının dışında davranmaları. Yavaş yavaş da olsa bir şeyler değişiyor. Ne diyebilirim ki, dileğim Mahir Ünal’ların sayısının artması.