Ülkemizde terör kol geziyor. Terör yalnız cana ve mala zarar vermiyor, etkili biçimde insanlarımızın psikolojisini bozuyor.
Ankara’da İstanbul’da ve diğer il ve ilçelerde yapılan bombalı saldırılar yalnız ölen insanların yakınlarını değil, görsel ve yazılı basın yoluyla toplumu olumsuz etkiliyor.

Zaten terörün temel amaçlarından birisi de toplumun huzurunu kaçırmak, korku yaratmak ve günlük yaşamlarını etkilemek değil midir?.

Terör, hiç tahmin edemeyeceğimiz bazı gerçekleri de önümüze seriyor. Önceleri insanın ruh yapısını olumsuz etkiliyor. Ama sık yaşanan olaylar ise beklenmedik etki yaratıyor ve insanlar bu olaylara alışıyor. Daha az korkmaya, duyarsızlaşmaya ve normal bir şeymiş gibi yaşantılarını devam ettirmeye başlıyor.

Bu yaklaşım şu anda bize korkunç gelebilir ama yıllarca terörle yaşamış Filistin ve İsrail halkına hiç de  tuhaf gelmiyor.
Çünkü insan psikolojisi  kendi coğrafi şartlarında ve toplumsal yapısında  kendi normalini bulabiliyor. Çünkü insan kendi yaradılışı olarak ayakta kalma ve yaşama savaşımını veriyor. Bunu derken kimilerinin dediği gibi “Terörle birlikte yaşamaya alışacağız” yaklaşımından çok insanların terör karşısında farklı tepkiler verdiğini belirtmek istedim.

Kimileri çok korktukları için evden çıkmak istemezler. Kimileri korkunun üstüne giderler. Kimileri olayların üstüne gider ve yorumlar yapar, bazıları da konuşmaktan kaçınırlar. Bu nedenle ardı ardına gelen terör olayları karşısında insanların verdiği tepkilere daha anlayışlı olmak gerekir.

Üç kez Başkentte, iki kez ülkemizin en büyük kentinde canlı bomba saldırısı ile sarsıldık. Toplumu yıldırma, korkutma, ve intikam alma ve mesaj verme amaçlı yapılan bu saldırıların hedefi kişisel intikam alma değil, toplumsal zarar vermektir. Çünkü beyni yıkanmış  terörist bir yerlerden emir almıştır ve  düşünmeden çoluk çocuk, yaşlı genç ayırımı yapmadan  görevini yerine getirir.
Bir düşünür diyor ki: “Teröristler, hayal kırıklığına uğramış ve tatmin olamamış kişilerin anlamsız buldukları hayatlarına, anlam katabilmek için kendilerini kurban edebilen kendi ideolojilerinde inançlı kişilerdir.”

Fanatik kimliklerini, grup kimliğinde eriten bu kişiler, aslında kendilerinden kaçmaktadırlar. Bu insanlar için kesin gerçek yoktur. Daha fazlasını istedikleri gibi tüm gerçekleri tekeline alırlar. Bireysel olarak ise yalnız yaşamın anlamsızlığından yakınırlar. Onun için kendilerini, kendisi gibi düşünen inançlı kişilerin içine atarlar. Çünkü toplu hareketin onlara kesin kurtuluş vaat ettiğine inanırlar.

Terörist için yakma, yıkma, öldürme meşru bir olaydır. Çünkü bunlar kendilerinin dışındaki insanlara nefretle bakarlar. İşte bu duygu teröristleri bir arada tutan tutkal görevi görür. 

Nefreti bir siyasal yapı olarak gördüklerinde karşılarında olan herkese nefretle bakarlar. En kısa zamanda ise nefreti şiddete çevirirler.

Yöneticilerin ve siyasal liderlerin temel görevi kürsülerden meydan okumaktan çok, toplumun birliği  için adım atmaları gerekir. Ama liderler aldıkları oylara  saplanıp kalırsalar  ve kendine oy vermeyen vatandaşları ötekileştirirlerse ulusal bütünlüğü oluşturmada zorlanırlar ve toplumun üzerine ölü toprağı dökmüş olurlar.

En azından ben böyle düşünüyorum.