Türk tarihinde beyinlere kazınmış önemli olaylar vardır. 1071 Malazgirt Savaşı, 1453 İstanbul’un alınması ve Türkleştirilmesi, Çanakkale Savaşları ve Kurtuluş Savaşı’mız. Bugün sizlere Türk tarihinde önemli yeri olan Çanakkale Savaşları’ndan kısaca söz etmek istiyorum.

Çanakkale’de tam bir asır  önce bir ulus var veya yok olma savaşını verdi.  Çünkü Türk ve dünya tarihinde unutulmayacak bir savaştır Çanakkale Savaşları. Mermilerin havada çarpıştığı her santimetrekareye birkaç merminin düştüğü bir kahramanlık destanıdır da. Çanakkale Savaşları 1919 yılının 19 Mayısı’nda başlayan Kurtuluş Savaşı’nın da başlangıcıdır.

Vampir gibi kanla beslenen ulusların, iştahını kabartan İstanbul ve Çanakkale boğazları ve Anadolu için yola çıkmışlardı. İngiltere ve Fransa bu savaştan beklentilerini gerçekleştirmek için işbirliği yapmışlar. Yedi düvelden gelen koskoca bir ordu, yine asrın son model savaş gemileri  yutacakları lokma için, emecek kan için Çanakkale’deydiler. Ne yazık ki o lokmalar boğazlarında kalmış boğulmuşlardı Boğaz’da, Conkbayır’da, Seddülbahir’de kısaca Gelibolu Yarımadası’nda. Mehmet Akif’in dediği gibi:
“Kimi Hindu, kimi yamyam kimi bilmem ne bela”.. Evet, Hintliler, Kanadalılar,Yeni Zelandalılar, Anzaklar,İngilizler, Fransızlar... Bizim topraklarımızda saldırdılar bize, askerimize, daha önemlisi onurumuza.

Savaşlar, tarih kitaplarıyla hafızalarda canlı kalır. 550.000 kişilik düşman ordusu karadan, İngiliz ve Fransız savaş gemileri denizden barut, mermi kusuyordu üstümüze. Kurşunlar, şarapnel parçaları atılan bombalar siperlere yağmur gibi yağıyordu. Bir Yahya Çavuş bir takım askerle üç gün üç gece bir birliğe karşı direniyordu. O savaşta Koca Seyit 257 okkalık bir top mermisini, topun ağzına tek başına yerleştiriyordu. Peki, bu olağanüstülüğün kaynağı ne olabilir? Sorusunun yanıtı ise ruhtur, inançtır, onurdur.
13 yaşındaki çocuk askerlerimiz, üniversitelerde okuyan gençlerimiz, Çanakkale’de ölüme koştular. Şehit oldular. 250 bin şehidimiz Gelibolu topraklarında koyun koyuna yatmaktadırlar. Onun için Çanakkale bizim için bir tarihtir, bir destandır. Bence işin iki güzelliği var birincisi Batı ülkelerine boyun eğilmemiş ikincisi ise Çanakkale Savaşları orada bir lider doğurmuştur. Mustafa Kemal Paşa’yı özgürlüğüne düşkün, toprağını kutsal gören bir millete Allah göndermiştir. Arıburnu’na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal’in komutasındaki bir birlik Conkbayırı’nda durdurdu. Askerlerine söylediği buyruk: “Ben size burada savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” sözü hafızalardan silineceğe benzemiyor.

Atatürk’le ilgili bir anıyı iletmekten geçemeyeceğim. Büyükelçilerin, yabancı konukların bulunduğu bir yemekte İngiliz ataşesi Atatürk’e kinle bakıyormuş. Atatürk kendi yaverini çağırmış, “Git o subaya  sor bakalım benimle zoru ne?” Türk subayı gitmiş, öğrenmiş ve Atatürk’ün yanına gelmiş.

“Sayın Cumhurbaşkanım, o asker  ‘Mustafa Kemal Çanakkale’de benim babamı öldürdü” diyor.
Mustafa Kemal’in yanıtı hazırdır:
“Git o subaya sor. Onun babasının benim topraklarımda Çanakkale’de ne işi vardı.”
İngiltere ve Fransa’nın Çanakkale seferinden çok büyük beklentileri vardı. Bu savaşla dünya tarihini değiştireceklerdi. Balkanları kendi yanlarına alacaklar, Rusya’yı yeniden güçlendireceklerdi. Rus ordusuna gerekli askeri malzemeyi hızlı bir şekilde ulaştırmak ve Osmanlı ordusunu saf dışı bırakmak, Kafkas cephesinde bulunan Rusya’yı rahatlatmak ve o cepheden Türk ordusunun geri çekilmesini sağlamaktı. Kısaca itilaf devletleri olarak hasta adam Osmanlı’yı yok etmekti.
Bu vatan bize kanla, şehitlikle, gazilikle ve kahramanlıkla teslim edildi.

Biz, bu büyük ulusun vatansever evlatları  olarak, bu cennet vatanımızı ve özgürlüğümüzü  dış düşmanlara ve içteki teröre karşı yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, kızıyla tarih boyunca korumak bizim temel borcumuz ve görevimizdir.