Ömrüm sınavlarla geçti. Benim zamanımda Anadolu liseleri sınavı, ilkokul beşinci sınıfta yapılıyordu. Bu arada ben 5+3+3 sisteminde okuyan öğrencilerdenim. O vakit başladığımız sınav maratonu bugün bile yakamızı bırakmıyor.
Üç gün önce üniversite sınavındaki baraj uygulaması kaldırıldı. “Öğrencilerin üzerindeki baskı azaltıldı” diye düşünenler mi çok iyi niyetli yoksa ben mi kötüyüm?
Yeni uygulama ile yarım net yapan kişi bile bir programa yerleşebilecek. Bunun neresi iyi olabilir?
Yazarak düşünüyorum varsayın,
1) Belki de liseden bile mezun olmaması gereken, o akademik bilgi birikime sahip olmayan bir genci biz yükseköğretime yerleştirerek, bu kademedeki başarı oranını düşürmüş olmayacak mıyız? 2021-2022 Dünya’nın en iyi 200 üniversitesi listesinde sadece 1 üniversitemiz var. Bu yeni uygulama ile gelecek yıllara dair umutlanabilir miyiz?
2) Türkiye bir tarım ülkesidir diyorduk eskiden. Bu cümle uzun zaman önce inandırıcılığını yitirdi. Şimdilerde sanayileşmeye “önem veriyoruz”.
Peki, sanayiye ne lazım? Ara eleman!
Nerede yetişir? Meslek liselerinde!
Devlet politikası olarak meslek liselerine özendirmemiz, buralardaki eğitimin kalitesini yükseltmemiz ve devlet-sanayi iş birliği ile buradan mezun öğrencilere iş olanakları sağlamamız gerekir. Bunu yapmak yerine yükseköğretime girişi kolaylaştırmak var olan soruna sorun eklemekten öteye gitmez.
3) Ülkemizde en zor yetişen meslek guruplarından biri de akademisyenler. Hem donanımlı öğrenci yetiştirmek hem de kendi kariyerini geliştirmek isteyen akademisyenlerin fikri alındı mı acaba? Zira her yıl bir önceki öğrencilerini arar hale gelen akademik kadrolar, yurt dışı ihtimallerini çok daha ciddi şekilde düşünüp, bu yönde harekete geçerse kim onları suçlayabilir?
Bugün ülkemizde her ilde bir üniversite var. Bunu, en azından bizim ülkemizde bir gelişmişlik ölçüsü olarak göremiyorum. Açılan bölümlerin genellikle iktisadi idari bilimler ya da sosyal bilimler fakülteleri bünyesinde olması, “maliyeti az getirisi fazla” ticari bir yatırım izlenimi veriyor. Devlet sınavdan para alacak, eğitimden kısmen de olsa para alacak, yurttan para alacak, öğrenciye kredi verecek sonra onu faizi ile geri alacak, öğrenci mezun olacak KPSS’ye girecek, devlet o sınavdan da para alacak. Baraj uygulamasının kalkması ile bütün bu kalemlere para yatıracak öğrenci sayısı artacak.
İşin psikolojik sonuçları da var tabii. Bu şartlarda “üniversite” eğitimi alan kişi mezun olduğunda az ya da çok bir beklentiye girecek. Aynı şekilde ailesi, çevresi de. Son zamanlarda sıkça rastladığımız, “diplomalı işçi”ler artacak. Beklentisi karşılanmayan kişinin, “Ben boşuna mı okudum?” cümleleri ile hayata küskünlük de artacak. Mutsuz bir toplum olma yolunda adımlardır bunlar.
Üniversite her şey değildir, bazı zaman olur ki aslında hiçbir şey olduğunu bile görürsünüz. Ekonomist bir Cumhurbaşkanı tarafından yönetilen ülkemizin ekonomisi size en güzel örnek.

ARKALARINDA BELEDİYE YOK AMA AHLAKLARI VAR

Madem üniversite eğitiminden başladık öyle devam edelim.
Günümüz şartlarında çocuk okutmak çok maliyetli. Hele ki şehir dışında üniversite okuyan çocuğunuz varsa, Allah yardımcınız olsun. Yeme, içme, barınma, okul ihtiyaçlarının yanında sosyalleşme ihtiyacını da karşılamak gerekecek. Zira bunlar genç, gezmek görmek de isteyecekler. Bir kafede oturup çay kahve içecek, sinemaya gidecekler. En azından benim öğrenciliğimde bunlar yapılıyordu ve kısmen daha kolaydı. Geçtiğimiz aydı, öğrencilerime “Sinemaya gidin” dedim, “Çok pahalı Hocam” dediler. Haklılar!
Çoğunun ailesi ya ticaret erbabı ya memur; şartlar ortada. Azınlıkta kalacak kadarı yüksek lisans düşünüyor; okulu bitirir bitirmez iş hayatına atılmanın derdindeler. Zira yüksek lisans dediğimiz şey de bir masraf. Arkalarında onları işe alacak, başladıkları gün de yurt dışında burs için 1 milyon lira burs verecek bir belediye yok. Gerçi benim pırıl pırıl öğrencilerimde de böyle bir kurguya tenezzül edecek zihniyet, harama el uzatacak ahlak, milletin parası ile milletin kurtarıcısına dil uzatacak cüret yok!