ŞEB-İ ARUS

Sevgili okur içinde bulunduğumuz hafta nedeniyle bu hafta sizinle paylaşmak istediğim konu Mevlana. Bu hafta onun yaşamından ve felsefesinden bahsetmek istiyorum.
***
“Hamdım, Piştim, Yandım” diyerek üç kelimeyle hayatının felsefesini özetleyen Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’nin Yaradan’a kavuştuğu geceye Şeb-i Arus denmektedir. 17 aralık Mevlana’nın ölüm günü “Hakk’a vuslat” yani “Yaradana Kavuşma” (Düğün Günü-Gecesi) olarak adlandırılmaktadır. Her yıl Konya’da 17 aralık tarihini de içine alan hafta boyunca  “Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri” düzenlenmektedir. Bu törenler, halk arasında Şeb-i Arus Törenleri olarak da anılmaktadır.
***
Mevlana kendi ölümünü sevgiliye kavuşma olarak nitelendirir ve “Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan” der. Ölüm Mevlana için kaynağının ilahi bir cevher olması nedeniyle “Allah’a dönüş”tür. Bir başka ifadeyle ölüm “cismin ortadan kalkması değil, Allah’a doğru uçmasıdır.” Ölüm, İslamiyet öncesi Türklerde de aynı şekilde ifade edilir. Hazret-i Mevlana, ölüm karşısındaki duruşu, hissedişi ile de marifet ehlinin, irfan sahibinin nasıl olması gerektiğini resmetmiştir.
***
Mevlana’nın bugün bütün sınırların ötesinde, dil engelinden azade insanlığa bıraktığı çok büyük bir irfan hazinesi vardır. İrfan kelimesi sözlüklerde ‘anlama, sezme, bilme, biliş’ vb. anlamlarıyla gündelik dil içinde kullanılırken tasavvufi metinlerde “daha özel ve incelikli bilmeyi ve sezmeyi” kastetmek üzere kullanılmıştır. Anadolu sahasındaki manevî duyuşun özünü anlatırken de “halk irfanı” söyleyişini kullanırız. Halk irfanı yıllar içinde süzülmüş, damıtılmış tecrübe ve bilgi düzeyinin zaman içinde belli düsturlara, formlara bürünmüş güzel, uyumlu, olumlu, zarif, adil ve insan olmanın şanına yakışan her türlü tutum ve davranışı inceliği ihtiva eder.
***
Mevlâna’nın vasıflarına ve yaşam öyküne bakalım birlikte. Mevlâna 13. Yüzyılda yaşamış şair, fâkih, âlim, ilahiyatçı ve sûfi mutasavvıftır. Mevlana’nın felsefe ve maneviyatındaki etki yalnızca bir ulusla veya etnik kimlikle sınırlı kalmayarak pek çok farklı millete ulaşmıştır.
***
1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi’nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna’nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında “Bilginlerin Sultânı” ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled’tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun’dur.
***
Burada biraz soluklanıp uzun bir paragraf açarak Mevlana’nın yaşam öyküsüne geçmeden biraz babası Bahaeddin Veled’den ve eseri Ma’ârif’in içeriğinden  bahsetmek istiyorum. Çünkü Mevlana’yı yetiştiren, onun ruh dünyasını yoğuran kişidir babası.
***
Bahâeddin Veled büyük bir alimdir. Ma’ârif adlı eserinden onun son derece zengin bir ruh dünyasına sahip bulunduğu anlaşılmaktadır. Ona göre iyilik ve kötülük izâfîdir; mutlak iyi ve mutlak kötü diye bir şey yoktur. Küfür Allah’a nisbetle hikmet, bize nisbetle âfettir, yani her ikisi Allah’a nisbetle aynı, bize nisbetle farklıdır. Yaptığımız her şey ve bizden meydana gelen her fiil, Allah’ın fiili ve O’nun yaptığı şeydir. Bizler Hakk’ın yüklerini taşıyan kullarız; kalkma zamanında yükümüzü sırtımızdan alırsa kalkar, çökme anında bizi uyutursa uyuruz. Allah binlerce sanat ve fen yaratmış, bunlardan biri olan merhameti anneye o vermiştir. O kimseye muhtaç olmadığı bir şeyi vermemiştir. Yerde ve gökte cazibesi bulunmayan bir şey yoktur; her şey kendi cinsini mıknatıslar ve ona meyleder. Sen birine meylediyorsan mutlaka o da sana meylediyordur; dostluk ve sevgi tek taraflı değildir. Asıl olan mâna ve maksatlardır, görünüşler ve kalıplar değil. İnsanlar özlerine baksa, köşke değil onun niçin ve kim için yapıldığına baksa kâinatta ikiliğin bulunmadığını kavrar, ruhta ve mânada birliğin hâkim olduğunu görürler. Allah’a bağlanan ve O’nunla ilgi kuran ruhlar arasında hiçbir perde ve hiçbir ihtilâf kalmadığı gibi hiçbir cehennem ve hiçbir zahmet de kalmaz; güneş ışınının güneşle aynı olduğu gibi onlar da O’nunla tek şey olurlar.
***
Bahâeddin Veled’in Maʿârif adlı eseri Tahran’da 1333-1338’de Bedîüzzaman Fürûzanfer tarafından neşredilmiştir.
***
Eserden biraz alıntılama yaptıktan sonra gelelim Sultânü’I-Ulemâ diye anılan baba Bahaeddin Veled’in ailesiyle birlikte Anadolu’ya göç edişlerine. Bahaeddin Veled’in yaşadığı dönemdeki bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh’den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü’I-Ulemâ 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh’den ayrıldı. Mevlana’nın babası Sultânü’I-Ulemâ Bahaeddin Veled’in ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar’ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.
***
Sultânü’I Ulemâ Nişabur’dan Bağdat’a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ’be’ye hareket etti. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam’a uğradı. Şam’dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende’ye (Karaman) geldiler. Karaman’da Subaşı Emir Mûsâ’nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler. 1222 yılında Karaman’a gelen Sultânü’l-Ulemâ ve ailesi burada yedi yıl kaldılar. Konya'ya geldiklerinde Mevlana henüz on bir yaşındaydı. Ancak yaşıtlarına nazaran bilgi ve donanım açısından çok çok üstün meziyetlere sahiptir. Babasının üzerine düşmesi, onun yaşıtlarına göre çok daha derin olmasını sağlamıştır.
***
Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala’nın kızı Gevher Hatun ile Karaman’da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna’nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun’u kaybeden Mevlâna daha sonra bir çocuğu olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna’nın evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.

MEVLANA’NIN YEDİ ÖĞÜDÜ

Mevlana'nın insanlığa verdiği yedi öğüt şu şekildedir.
- Cömertlik ve yardım etme konusunda akarsu gibi ol.
- Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
- Başkalarının kusuru örtme konusunda gece gibi ol.
- Asabiyet ve hiddet göstermede ölü gibi ol.
- Alçak gönüllülük ve tevazu göstermede toprak gibi ol.
- Hoşgörüde deniz gibi ol.
- Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

MEVLANA SEVİLEN SÖZLERİ
Mevlana'nın 7 öğüdü dışında da birçok güzel sözü vardır.
Mevlana'nın en güzel sözlerini şöyle sıralayabiliriz.
“Yarın yaparım deme, bugün de dünün yarınıydı, ne yapabildin?”
“Her şey, neye layıksa ona dönüşür.”
“İyiyi ara, güzeli ara, doğruyu ara ama kusur arama.”
“Aşk nasip işidir, hesap işi değil. Aşk adayıştır, arayış değil.”
Mevlana’nın sözlerinin hayatımızın mihenk taşları olarak kabul görmesi temennisiyle güzel bir hafta sonu diliyorum efendim.