Ben okur tepkilerini, tenkitlerini hep dikkate alırım. Her yazımda kendimi çek edecek bir tefekkür sancısı yaşarım. Bazen aynı konular üstüne sıkça gitmem kimi duyarlı severlerimde hani nasıl desem bir hüzün, bir serzeniş yaratmış.
Bütün hissedişlere saygım var. Okurlarımın değerlendirmeleri benim yazılarım kadar kıymetlidir. Zaten ben onlar için kendimi yazar olarak var etmiyor muyum? İnsan velinimetine nasıl sırtını döner?
Geçenlerde siyasette kendini hep sağ cenahta konumlandırmış bir arkadaş aradı. "Ben Hüseyin M." dedi. Başladı değerlendirmeye...
"Hocam, Kılıçdaroğlu'nun üstüne biraz fazla gitmedin mi? Bir insanın 'adalet' arayışına daha ihtimamlı yaklaşman gerekmez miydi? Haklı değerlendirmelerin olsa da aynı konu üstünde uzun süre durman belli tekrarları da beraberinde getirmiyor mu." diye sorarak bize zılgıtı çekti.
Böyle okurlara can kurban! Küfürsüz, kafirsiz; kendi penceresinden meseleleri değerlendirmesi, kendi penceresinden bakarken bize de yeni pencereler açması ayrı bir hikmet.
Evet, hikmete bir şey demeyiz ama...
Şu da bir gerçek ki genelde meselelerin içine girmeden arkasındaki hakikati bütünüyle yakalamak benim için de okurlarım için de zordur.
İsterseniz bir kıssa ile birlikte hisse alalım...
Kral soytarısını çağırttırır. Soytarı "Gidin krala söyleyin gelmiyorum" der. Kral çağırdığında gitmemek 'kelle' ile oynamaktır oysaki. Krala mahiyetindekiler, "Soytarın gelmiyorum" dedi diye bilgi gidince kral adeta çıldırır. "Getirin şerefsizi" emriyle yaka paça 'soytarı' kralın önüne atılır. Kral, "Sen ne cüretle benim çağrıma uymadın" deyince 'soytarı' başlar anlatmaya: "Kralım benim bir çocuğum var, gece gündüz ağlıyor. Canımdan bezdim, kral beni çağırırsa 'gitmeyeyim de beni assın' diye plan yaptım, Bu gerekçeyle gelmedim".
Kral, bu çocuk nasıl bir çocuktur ki babasını ölmeyi isteyecek kadar bezdirmiş düşüncesiyle "Çocuğu getirin" der.
Çocuk getirilir. Huzurda bulunan çocuk hiç susmadan ağlıyor. Kral "Ne istiyorsa verin sussun" der. Çocuk pekmez ister. Bir kazan pekmez getirilir. Bir kaşık alır devam eder ağlamaya. Bu kez de tahin ister, ondan da bir kaşık alır yine başlar ağlamaya. Yine ne istediği sorulur. "Pekmezle tahini karıştırın" der. Bir kaşık yer, yine feryadı basar. "Yine ne oldu" diye sorulur. Yoğurt ister çocuk.Bir kaşık alır yoğurttan yine başlar ağlamaya. Kral hayretle meseleyi takip eder. "Ne istiyorsun diye" sorulur. "Yoğurtla diğer karışımı karıştırın" der. Daha ağlamaz herhalde diye düşünülürken çocuk vaveylasına devam eder. Kral kızgın çocuğa döner "Şimdi ne de istiyorsun" diye sorar. Çocuk "Şimdi karıştırdıklarınızı ayırın" der.
Kral 'soytarısına' döner. "Haklıymışsın! Ben bile ölmekten başka çare bulamadım" der.
Sevgili okurum Hüseyin M. şimdi düşünsün. Bizim siyasi aktörlerden kim kral, kim soytarı, kim çocuk?
Bütün bunları yazmayayım da öleyim mi?