Hepimizin zaman zaman içinden çıkamadığı durumlar, aşamadığı durumlar, atlatamadığı olaylar ve kendiyle bile konuşmaktan kaçtığı  konular olmuştur.

Bu olay olgu durum konu ve adı sizin için her neyse size acı veren, sizi yıpratan, sizi siz olmaktan çıkaran şeyler gün geçtikçe boyutunu büyüterek hayatınızı ele geçirmeye başlıyor.

Kafanızın içinde susmayan bir ses, içinizde dinmeyen bir yangınla artık sadece anlamaya çalışıyorsunuz, ne olduğunu neden olduğunu nasıl olduğunu ve onca insan arasından niye sizin başınıza geldiğini... Bu düşüncüler sadece beyninzi değil aynı zamanda zamanda sinsice ve gizlice aslında organlarınızı da ele geçirip kontrolü altına almaya başlıyor. Bir süre sonra immun sisteminiz zayıflıyor, gastrointestinal hastalıklarınız gün yüzüne çıkmaya başlıyor, vücudunuzda olur olmadık ağrılar, şiddetli sancılar ve aile öyküsü bile olmayan hastalıklar çıkıyor: Düşünmeyi bırakıyor musunuz, tabiki hayır. Bu seferde bu hastalık nereden çıktı kolum bacağım neden ağrıyor diye düşünürken çok daha büyüğü ve stresin sebep olmaktan en keyif aldığı ve en sevdiği, hücrelerin anormal ve kontrölünü kaybetmiş şekilde çoğaldığı ve bilinen ismiyle kanser meydana geliyor.  Saymakla bitmeycek kadar çok çeşidi var bu doyumsuz hastalığın . Malign, benign, akciğer,karaciğer, meme, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağısak, prostat, rahim yumurtalık,baş boyun kanserleri... Ve bunlar sadece en sık görülenler. 

Tabi siz bunların farkında bile değilken artık vücudunuz dayanamıyor ve size bir işaret göndermeye başlıyor, ben hastayım bende bir sorun var beni ciddiye al diye. Bu belirter ağrı, kanama, morarma, kilo kaybı, iştahsızlık, yorgunluk, kusma, kitle, geçmeyen yaralar vs. vs diye saymakla bitmeyecek semptomlarla bizleri rahatsız ediyor. Artık dayanılmayacak hale ulaşıp, tanı, teşhiş tedavi derken asıl savaşınız burada başlıyor. Ya hastalığa kafa tutar onu yenersiniz ya da hastalığa sebep olduğunuz gibi düşünüp kendinizi üzerek ona bir kez daha yenilirsiniz. Tedavide ise bu acımasız hastalığın tek korktuğu sey ise ilaçlardan ziyade mutlu olmak. Evet yanlış duymadınız mutlu olunca vücut seratonin denen iyileşmeye, mutlu olmaya, kemik sağlığına, kan pıhtılaşmasına, ruh halinden, vücut fonksiyonlarının çalışmasına kadar her alanda etkilerde bulunarak uyku kalitesinin artmasında ve sindirim sistemi problemlerinin düzenlenmesinde yarar sağlayan o mucizevi hormonu salgılar. Salgı büyüdükçe stres küçülür ve stres küçüldükçe gücünüz artar çünkü hastalığın karşısında bitmiş bir savaşçı değil güçlü kararlı sağlam bir hormon ordusu vardır artık. O nedenle ne hasta olacak kadar stres yapın ne de bu durumları yaşayacak kadar kendinzii küçümsemeyin. Burası dünya burada iyi kötü doğru yanlış güzel çirkin haklı haksız ne varsa her şey insanlar için. Yanlış yapmayan doğruyu  ayırt edemez. hiçbir şey için hayatınızda bir daha asla gelmeyecek en değerli şey olan zamanınızı ve sağlığınızı kaybetmeyin...

Sağlıklı mutlu ve stressiz bir ömür diliyorum.