Hızla gelişen dünyada her geçen gün insanlığın nereye gittiğini sorgulamamız gerekir.  İnsanlar her türlü refah içerisinde yaşamalarına rağmen, huzur adına birçok iflaslar yaşanmaktadır.

İnsanlığın onuru ve gururu ayaklar altında can çekişirken bizler ne yapıyoruz? Her tarafta zulüm, adaletsizlik, sömürü almış başını giderken bizler seyredip duruyoruz.  Nede olsa dünya dönüyor. Zaman süreci de bir sinema şeridi gibi insanın boynuna dolanarak onu çeke çeke sona doğru götürüyor. İyisi de, kötüsü de, kralı da, yobazı da o belirlenenin dışında ek süre kullanamıyor. Süre de bitti mi hayat filmi de sona eriyor. Bur da asıl olan hayat serüveninde yaşadıkların ve yaşattıklarındır.

Ahtapot misali bütün bünyemizi, organlarımızı, ruhumuzu sarmış kötülükler bizleri bırakmıyor. Artık mega teknoloji dönemindeyiz. Dönemin yobazları da mega yobaz oluyor ve son derece profesyonel davranarak ulaşmak istedikleri hedeflere ulaşıyorlar. Kötülükler ölmediğinden ahtapot gibi bizleri sardığından zamana ve zemine göre tüm hünerlerini işbirlikçileriyle birlikte kullanmaktadır.

Paris’te, Roma’da, Berlin’de, Londra’da doğan çocuklar hayatlarını günümüzde belli bir düzen ve eğitimle, planlı bir şekilde sürdürürken Kabilde, Bağdat’ta, İslamabad’da, Kahire’de, Şam’da doğan çocuklar eğer aynı güzellikler ve eğitimden yararlanmıyorsa bir yerlerde engeller ve yobazlıklar var demektir.