Üniversite yıllarında basın işletmeciliği diye bir dersimiz vardı. Dersin hocası; bir zamanların “Gölge Adamı” diye bilinen ünlü bulvar gazeteciliğinin duayeni Ertuğrul Akbay’dı. 50’li yaşlarda yakışıklı, bakımlı ve sportmen biriydi Ertuğrul hoca. Derse her girişinde yüzündeki gülümseme hiç eksik olmazdı. Okulumuzun öğretim kadrosunda değildi, fahri olarak geliyordu. Birçok dersimizin hocası dışardan derse gelirdi o zamanlar. Sinan Çetin, Doğan Koloğlu, Yücel Çakmaklı ve Betül Mardin gibi alanının ünlü birkaç kişisini sayabilirim.

***

Ertuğrul hocanın dersinde kimse sıkılmazdı. 80’li yıllarda çıkardığı Gölge Adam Gazetesi’nin işletme mantığını biraz anlatır, sonrasında da o dönemin dünyasında ünlü kişilerle yaptığı röportajların hikayesinden bahsederdi. Jean Paul Belmando, Farah Fawcet, Brooke Shields gibi. Çok emek vererek elindeki son parasını bu röportajları için nasıl harcadığını, çoğu başarısız girişiminden sonra nasıl sonuca ulaştığını bir bir anlatırdı. Sevdiği ve aşk ile yaptığı mesleği hikaye gibi anlatırdı bize.

***

Bir gün yine bir derste sordum Ertuğrul hocaya;

“-Hocam, dünyanın en güzel kadınıyla röportaj yaptınız. O an nasıl hissettiniz kendinizi ki sizde yakışıklı çekici adamsınız?”

Ertuğrul hoca akıllı adam. Anladı bu soruyu sormamdaki muzipliği ve güldü.

“İyi dinleyin çocuklar” dedi.

Sınıfa dönerek, “-Ben her yaptığım işten sonra en zor ve güzelini daha nasıl yaparım bunu düşünürüm. İşimi yaparken kendi duygularıma göre hareket etmem. Benim için en büyük aşk; işimdir!”

***

Türk basınında “röportaj” deyince akla ilk gelen isimlerden biridir Ertuğrul Akbay. Hollywood starlarından, dünya liderlerine, Kongo’daki Pigme’lerden, güzellik kraliçelerine kadar “atlatma” röportajlarda hep onun imzası vardır. Celal Bayar’dan Süleyman Demirel’e, Bülent Ecevit’e, Necmettin Erbakan’a ve Turgut Özal’a kadar çok özel röportajlar yaptı. Bugün Türkiye’nin en çok satan gazetesi olan Sözcü’nün oğlu ile birlikte kurucusudur.

***

Okul sonrası girdiğim medya sektöründe aklımdan hiç çıkartmamıştım merhum Ertuğrul hocamın o sözlerini.  İşim haricinde hiçbir şeye bulaşmadım. Yaptığım güzel işlerle mutlu olabiliyorum. İşimi severek yapıyorum. Hayatın her alanına temas etmeye çalışıyorum. Sosyal medyada da yaptığım işleri gösterirken farklı alanlara ve siyasete girmemeye özen gösteriyorum. Bu demek değil ki bizim hiç bir düşüncemiz ve eleştirimiz olmasın. 9 yaşından beri kitap okuyorum. Dünya klasiklerinin yanında bir dönemin en revaçta olan resimli roman kahramanlarını severek okudum. Halen daha evdeki kütüphanemde Teksas ve Zagorlarım vardır. Üniversite yıllarında alanımın dışında da çok okumaya gayret ettim. Tarih, siyaset, psikoloji, sosyoloji hakkında ne varsa ufkumu geliştirmeye çalıştım. Hayata bakışım okumamı gerektiriyor. Hiçbir düşünceye ve ideolojiye saplanıp kalmadım. Ufkumu ve penceremi geniş tutmaya çalıştım. Kimseye de boyun eğmedim ve yaranmaya çalışmadım. Sadece işimi aşk ile yaptım. Çok şeyler kazanamadım ama ruhuma çok şeyler kazandırdım.

***

Bazen arkadaşlar bir sanatçı olarak siyasi tepkilerini ve düşüncelerini de paylaş etkili olur diyor. Ben de diyorum ki; ortalık siyasetçiden, tarihçiden geçilmiyor zaten, bizi kim sallar. İşimizi yapalım biz.

***

Ve yazının sonuna geldik. Geçenlerde eski mahalleme gittim. Çay ocağında otururken pazarcı Metin geldi. Namı diğer Zizil Metin. Sosyal medyayı bir tarihçi ve siyasetçi gibi kullandığı için dedim ona ki: “-La Zizil, patatis kaç lira?”