Geçen ay “Yüreğumun Orta Yeri” adlı sergim için 10 gün İstanbul’daydım.

Sergi süresince mahalleden çocukluk arkadaşım Necati’de kaldım, namı diğer; Kuşçu Neco.

20 yıl önce İstanbul’a yerleşen Neco müthiş bir güvercin meraklısıydı.

İş hayatı çok yoğun olsa da yüreğindeki kuş sevgisini hiç kaybetmedi.

Küçükköy’deki evinin çatı katında hala güvercinlerine bakıyor ve onlarla konuşuyor adeta.

Yalnız yaşayan Neco henüz daha evlenmedi.

Trabzon’daki yaşlı anne ve babasına adadığı kendini ve yeğenlerinin okuması için tüm maddi manevi gayretini de gösteriyor.

İstanbul’da İş Bankası’nda başarılı bir yönetici olan Neco ruhundaki hümanist yapıyı hiç kaybetmedi.

Onda kaldığım sürece kahvaltıda hazırladığı kuymağı yapmaktaki başarısını babası Ahmet Usta’nın aşçılığından aldığı belli oluyordu.

Bu arada Ahmet Usta, Akçay Lokantası’nın efsane aşçısıydı.

Akşamları da yemekten sonra yaptığı o muhteşem lezzetteki çayıyla dalıp gittik kaç defa Yenicuma’daki çocukluk hatıralarımıza.Şalpazarı’ndaki doğayı ve aldığım taş evi anlattım Necati’ye.

Köyün çocuklarını sinemaya ve yemeğe götürmemi ve onların okumaları için nasıl gayret gösterdiğimi anlattım.

Çok duygusal bir adamdır dedim ya kuşçu Neco. Bir kez daha gösterdi duygusallığını bana.

Yine bir akşam çay içerken iki çanta kitap getirdi yanıma;

“-Nedir laa bunlar” dedim.

“-Kitap, köydeki çocuklar için bugün aldım” dedi.

“İş Bankası Yayınları bize yüzde 50 indirim yapıyor zaten. Verirsin köydeki uşaklara” dedi.

Baktım kitaplara çoğu çocuk kitapları, bir kaç tane  de dünya klasikleri vardı.

Dedim ki; “Ben bu kadar kitabı yanımda taşıyamam Neco.”

“La yürü git sen, ben yarın kargoya veririm Tabzon’dan alırsın” dedi.

O zaman goy bi çay daha içelim da kuşci Neco, iyi ki arkadaşımsın güzel yürekli adam.

***

Trabzon’a geldiğimde ilk işim kargo şirketine giderek kitapları teslim almak oldu.

Hepsini arabanın bagajına koydum.Geçen  hafta da köye gittim, bir kaç gün kalacaktım bu coronalı günlerde.

Köydeki komşumuz sucu Hasan da bir akşam otururken kızı Neslihan da geldi yanımıza.

8 yaşında çok güzel konuşan büyüyünce öğretmen olacağını söyleyen Neslihan’a bu kitaplardan iki tanesini verdim.

Çok mutlu oldu.

“Okuyacağım bunları hemen, bir haftada okurum” dedi.

Ve birkaç gün geçmeden babasının telefonuyla beni aradı, “Ne zaman geleceksin Varol abi, ben kitapları bitiriyorum” dedi.

Bir kaç gün sonra da bu kez annesinin telefonuyla aradı, “Gelmeyecek misin bize Varol Abi” diye sordu.

Ne güzel dokunmuşuz bir kitap ile bir kız çocuğunun ruhuna. Ne güzellikler varmış bu dünyada . Kuşcu Neco bunu görmüş bizi de aracı etmiş oldu işte.

Kirlenen ve maddeselleşen bu dünyamızda güzellikleri yaşamak ve yaşatmak yine bizim elimizde.

Evlerin içine sıkıştığımız bu günlerde az şeyle nasıl mutlu olup yaşıyorsak yarınlarda dışarılara çıktığımızda güzel işler yapalım ve insanlara dokunalımÇok zor değil yaşamak.

Su, ekmek, çay ve bir kitap.

Hayat okumaya yeter.