Dün yine beni aradı Mevlüt dayım.

İki aydır evden çıkamıyor.

“-Ne zaman habu iş bitecek Varol bey” dedi.

“- Az kaldı dayan yine içeceğiz çayımızı” dedim.

Yaşlılarımıza en çok sıkıntı veren bu zamanlarda değerlerini daha iyi anlamamız içindir bu yazı.

***

Hiç bilmediğimiz bir zamanda hayatin bize sürprizidir, gönül bağı kuracağımız insanlara denk gelmemiz.

Bizim hikayemizde tam da böyle başladı.

Mevlüt Cihan 93 yaşında…

4 yıl önce Adil Baba adlı filmi çekerken çay ocağında tanıştık.

Adil Babanın en eski müşterisi, her gün onun minik çay ocağına gelerek çay içen kendine münhasır bir zat Mevlüt dayı.

Çektiğim bu filmde ona da yer verdim.

Çok mutlu oldu. Çok hümanist ve sosyal bir insan olan Mevlüt dayı iki kez evlendi iki eşi de öldü. Şimdi yalnız yaşıyor.

4 çocuğu var ama o kimseye muhtaç olmak istemiyor. Benimle çok güzel bir iletişimi var. Hayat görüşü olarak ne kadar farklı olsak da, yılların eskitemediği babacan tavırlı bu insanı hiç üzmemeye çalıştım.

Mutlu olacağı insanlarla tanıştırdım.

Ona önem verdim, saygılı oldum, her gördüğümde elini öptüm.

Küçük bir çocuk gibi şımarttım. Hayatında hiç gitmediği güzel yerlere getirdim onu.

Bir gün, Uzunsokak’tan geçerken beni uzaktan görmesi ve yüzündeki o heyecanlı neşeyi görmemek mümkün olmadı.

Her yüz bir memlekettir derler. Onunla her muhabbetimde insana dair birçok yaşanmışlıktan bahsederek karşılıklı keyifli zamanlar geçiriyorduk.

Tabi davete icabet lazımdı.

İşim olmasına rağmen çağrısına kulak verdim. Hemen yanına oturdum sandalyemi bile önceden hazırlamaya başladı. Çay söyledi hemen. Beni iyice yanına oturtmak için.

Yüzü gülmeye başladı. Keyifsizdi. Çaycı Süleyman moralini bozmuştu. Biraz şaka yaptım ona keyfi gelmeye başladı.

Hayatında hiç sigara içmeyen bu yaşlı adam sırf benim sigaramı yakmak için kibritini yaktı.

Yalnızdı. Haydi dedim biraz gezdireyim seni dedim.

Hiç itiraz etmedi bana.

Koluna girdim Uzunsokak’ta yürümeye başladık.

Epey yürüdük ve konuştuk.

Kahve Diyarı’nın önüne geldik.

“-Gel burada oturalım mı?” dedim.

İtiraz etmedi. Oturduk.

Masalarda oturan genç insanların sempatik bakışlarıyla mutlu olan Mevlüt dayı âdeta onlarla yeniden genç olmuştu..

Ben de sizle aynı yaştayım diyordu o şımartılmış çocuk edasıyla.

Sormama rağmen hiçbir şey yemeyeceğini daha önce söylemişti bana..

Limonlu cheesecake söyledim ve açık bir çay. İştahlı bir şekilde ilk defa tattı, zevkle yedi.

Çok mutluydu üzüntülü adam neşesini bulmuştu.

Hemen eve gitmeyi isteyen bu adam la iki saat oturduk.

Ve mutlu bir şekilde evinin yolunu tuttu.

Bir gülümsemenin sadaka olduğu dinimizde.

Bir yaşlının kalbini güldürmenin huzuru da bana yetmişti.

Ve şimdi soruyorum ey Müslümanlar!

Bu 93 yaşındaki adam bütün İslami ritüelleri üstünde taşıyor.

Ben Varol Uzlu bu ritüellerin çoğunu taşımıyorum ve yaşamıyorum.  Ama ben bir çocuk gibi yaşlı adamı mutlu ettim ve evine yolladım. Ve şimdi korona ve ramazanı birlikte yaşıyoruz ey halkım.

Buna rağmen en merhametli ve sorgulayıcı bir zaman olmasına rağmen hep yine kendimizi düşünüyoruz.

Lafta Müslümanız eylem de çok iyi bir materyalist oluyoruz.

Kısaca, önce iyi bir insan olalım.