4 senede bir yapılan olimpiyatlara dünya devletleri haklı olarak çok değer vermektedirler. Çünkü olimpiyatları bütün dünya izliyor ve katılan devletler birincilik kürsüsüne çıktıklarında yüksek düzeyde kendi reklamlarını bu sayede yapabilmiş oluyorlar.
Olimpiyat ve dünya şampiyonalarına katılımı sayısal olarak baz almak yanlıştır. Çok sayıda sporcuyla katırlısınız ama hiçbir branşta birincilik kürsüsüne çıkamadan elenirseniz. Dolasıyla ülke olarak hiçbir dünya devletinin dikkatini çekemezsiniz ve reklamınızı da yapamamış olursunuz. Neticede çok sayıda kişiyle olimpiyata iştirak etmek büyük ekonomik kayıptan başka bir işe yaramaz.
Bizim ilgi alanımız olan boks branşına baktığımızda; olimpiyatlara katılmamız büyük bir hataydı. Çünkü olimpiyatlar öncesi buraya katılmak için yapılan baraj maçlarında, boks takımımız dünyanın 3 ve 4.  takımlarıyla eşleşmesine rağmen hiçbir sporcumuz ileriye dönük umut vermemişti.
Bildiğim kadarıyla, dünya boks asamblesi baraj maçlarında başarılı olamayan ülkemiz biraz hatır belası olimpiyatlara alındı. Zira olimpiyatlara katılmada sıkıntı çeken ülke sporcularına bir şans tanıyıp yeniden kendi aralarında seçmeler yapıp olimpiyatlara katılmalarını salik vermişlerdi. Bunun sonucu da elbette yerlere sürünmektir. Türkiye olarak bunu hak etmiyoruz.
Ülke olarak bu tür maçlara çıkacak takımı oluştururken, boks kariyerlerinde kayda değer bir başarısı olmayan kişileri değil, öz değerlerimizi öne çıkarmalıydık.
Bundan böyle gelecek olimpitatlar için yatırım yapıp, hemen kolları sıvayarak sistemli bir çalışmaya başlamak şarttır. Dünya devletleri bu şekilde böyle dev organizasyonlara hazırlanmakta ve tabi başarı da beraberinde gelmektedir.
Ayrıca dünyada boks branşında söz sahibi olan devletlere baktığımızda, Avrupa, Dünya ve Olimpiyatlar gibi resmi maçlarda görevlendirilen antrenörlerini çok iyi seçiyor. Bir plan program dahilinde görevlendiriyor.
 Antrenörlerin, bilimsellikten yoksun, eğitim düzeyleri yok denecek kadar düşük olan kişilerden değil, en azından psikoloji, pedagoji ve sosyoloji, sporculara göre ayrı ayrı plan program yapabilen kişilerden oluştuğunu bilmekteyiz.
Bizim gibi oy kaygısı olan idarecilerin görevlendireceği antrenörlerden ne beklenir? Bunun neticesinde ülke olarak katıldığımız maçlarda ekonomik kaybın yanında ülkemizin saygınlığı zedelenmektedir.
Ülkemizi direkt ilgilendiren yurtdışı sportif faaliyetlere katılmak, öyle palyatif tedbirlerle şekilenemez.
Kısaca bu tip dev organizasyonlara katılabilmek için makro planlar yapılmalı. Sporcu ve antrenör seçiminde de çok titiz davranılmalıdır.