Bilşim teknolojilerdeki hızlı değişmelerle toplumlarda da belirgin davranış değişikliklerinin meydana geldiği bilinen bir realitedir. Toplumun yapıtaşını oluşturan aileler de bu değişimlerden nasibini almakta hatta bu değişimin öznesi olarak görülmektedir.

Bilgi çağını yakalamaya çalışan ve özellikle bu çağı yaşayan toplumlarda, gençler arasındaki sigara-alkol hatta daha vahimi olan uyuştururcu kullanımının yaygın hale geldiği gözlenmektedir.

Araştırmalara göre; gençlerin eğlenmek, sosyal ve duygusal gereksinimlerini gidermek, sorunlarından uzaklaşmak, heyecan aramak veya meydan okumak gibi değişik nedenlerle madde kullanmayı denedikleri belirtilmektedir.

Yine araştırmaların ortaya çıkardığı gerçeklere göre; gençlerin sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımına zemin hazırlayan çok sayıda risk etkeni tanımlanmaktadır. Bu risk etkenlerinden bir veya birkaçını taşıyan gençlerin madde bağımlısı olma riskinin yüksek olduğu belirtilmektedir. Bu risk etkenleri ailesel, arkadaş ortamı, okul, bireyin kişisel özellikleri, diğer riskli davranışların görülmesi, toplumsal ve çevresel etkenler olarak sıralan-maktadır.  Gençlerin sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımına zemin hazırlayan ailesel risk etkenlerine baktığımızda genellikle iki boyutta değerlendirildiği görülmektedir:

1. Genetik etkenler: Alkolizmin genetik geçiş gösterdiği uzun süredir bilinmektedir. Annebabası alkol bağımlısı olan erkek çocuklarının alkol bağımlısı olma riskinin, anne-babası alkol bağımlısı olmayan çocuklara göre 4-5 kat daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Ayrıca ikizlerle yapılan araştırmalar da alkolizmin genetik geçişli olduğunu göstermektedir.

2. Ailenin davranış biçimleri ve aile içi ilişkiler:

Gençler, yaşamlarının ilk yıllarında sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimlerini aile ortamında tamamlamaktadır. Bu gelişimlerini sorunsuz şekilde tamamlayabilmeleri için aile ortamının huzurlu ve sorunsuz olması gerekmektedir. Aksi durumda, gençler duygusal açıdan eksik ve çelişkili duygular içinde olmaktadır. Aile ile genç arasındaki ilişkinin sağlıklı olması, bireylerin daha sağlıklı gelişmesini sağlamaktadır. Aile içi çatışmalar, aile içi sorunlar, aile bağlarının zayıf oluşu, cinsel sapmalı ya da ruh hastası olan aile üyelerinin olması, aile içinde şiddet ve istismarın olmasının gençlerde madde kullanımı için önemli risk etkenleri olduğu saptanmıştır.

Anne-babanın gence karşı tutumlarında tutarsızlıklar, aşırı sertlik veya aşırı rahatlık, uygun denetimin sağlanmaması, gencin davranışlarının anne-baba tarafından izlenmemesi diğer önemli risk etkenleri arasında yer almaktadır.

Anne-babanın evlilik ilişkilerinde çatışmanın fazla olması, geniş ve kalabalık aileler, işsiz aile üyelerinin varlığı, düşük eğitim düzeyine sahip anne-baba, aile içinde alışkanlıkların ve düzenin olmaması (birlikte yemek yemek gibi), parçalanmış ve boşanmış aileler, anne-babadan birinin ya da her ikisinin kaybı, anne-babanın madde kullanması veya kullanıma tolerans göstermesi ve evde bu maddelerin bulunması da ailesel risk etkenleri olarak kabul edilir.

Bütün bunlar ortaya çıkarılmış gerçekler olduğuna göre aile kurumunun ne kadar mühim bir kurum olduğu da böylece ortaya çıkıyor.