Geçen hafta sonu yolumuz Ankara’ya düştü. Gençlik yıllarımızın miting heyecanlarını yaşadığımız, siyasi liderlerin ateşli ama her zaman ölçülü ve saygılı demeçlerinin Türkiye’nin her tarafına radyolarla en hızlı şekilde yayıldığı Ankara!

Bütün umutların düğümlenip, sonrasında; bazen yeşerip, bazen de kaybolduğu Ankara.

Bu nostaljik duygusallıktan sonra, yakın zamanlarda, her gün demeç vermeyi hizmet sayan belediye başkanları ile ve onların boy boy resimleriyle görmeye alıştığımız Ankara.

Gidenler bilir, Esenboğa Havaalanı’ndan inip, Pursaklar üzerinden Ankara merkeze varıncaya kadar; bütün üst geçitler, tanıtım panoları ve hatta elektrik direkleri Ankara Belediye Başkanı’nın resim ve sloganları ile dolu olurdu.

Gözleriniz bir boşluk arardı ama çoğu kez bulamazdı.

Merkeze ulaşıp aracınızdan indikten sonra da bu amansız gölge, söylem ve kendince yapılan hizmetlerin anlatıldığı pankartlarla uzun süre yürümek zorundaydınız. Akşam olup kalacağınız yerde yattıktan sonrada bu görüntüler, beyninizi rahatsız eder, uyumanızı oldukça geciktirirdi.

Bütün bu reklamlardan vakit bulup düşünmeye başladığınızda, bu kadar abartılı tanıtımların, mutlaka yapılan bazı yanlışların saklanması için özellikle tercih edilmiş olduğunu anlamaya başlardınız. Daha sonraki yıllarda bu tür yöneticilerin tahminlerimizi doğrulayan iddialarla görevden ayrılmak zorunda kalmaları, bizimde haklı olduğumuzu ispat için yeterli olabiliyordu. Şimdi niçin bunları anlattığımı merak eden okurlarımız için açıklıyorum ki; Ankara artık gerçekten “çağdaş” bir kent görünümüne bürünmüş. Hiç bir üst geçitte ve tanıtım panosunda mevcut Belediye Başkanı’nın boy boy resimlerine ve yaldızlı sözlerle yazılmış söylemlerine rastlamadım. Abartılı, iddialı, itham edici pankartlar görmedim. Daha önceden de yapılanların üzerine ilave edilenlerle, pırıl pırıl bir Ankara atmosferi oluşturulmuş. Önceliği reklama değil, insana hizmete veren yönetim anlayışlarına ne kadar da ihtiyacımız varmış!

Bu anlayışı hayata geçirenleri tebrik ediyorum.

Bu düşünceden yola çıkarak, insanımızın hayatındaki abartı ve aşırılıkları bir ağırlık olarak kabul edip, onları terk etmesinin, en önemli medeni bir insan vasfı olduğunu görüp anlamasını temenni ediyoruz.

Devlet adamı olmak böyle daha güzel oluyor kıymetli dostlar.