Namık Kemal'in yazdığı Hürriyet Kasidesi'nde halk için de  halkı yönetmeye azmetmiş iktidarlar için de kılavuzluk edecek birçok tasavvurlar vardır.
"Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten 
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez iânetten" 
Bu beyitte Namık Kemal, (kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz, 
mürüvvet sahibi olanlar zavallılara yardım etmekten kaçınmaz) diyerek yöneticilerin hangi kıble üzere konumlanmaları gerektiğini açıkça belirtmiştir. Siyaseti kişisel çıkar üzere değil de halkın ihtiyaçlarını temin üzere yapmak gerktiğni çağının üstünde bir izanla ortaya koyması, bilmem ki bugüne bir feyz düşürür mü?
Aynı kasidenin:
"Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma 
Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten"  beytinde (eğer millet, hor görülmüşse onun şanına bir eksiklik geleceğini sanma, yere düşmekle cevher, değerinden özünden bir şey kaybetmez.) diyerek asılla vekil arasındaki iltisakı en leziz şekliyle belirtmiştir.
Bu mısralarda, almak isteyene hem hikmet hem de himmet vardır.
Kaside'nin bütünü ibret vesikasıdır ama özellikle şu beyitteki idrak bugün çok ihtiyaç duyduğumuz bir idrktir.
"Vücûdun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır 
Ne gâm râh-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten." 
Günümüz Türkçesiyle bu beyitte (vücudun mayası, vatan toprağıdır; bu vücut, acı ve sıkıntı içinde vatan yolunda toprak olursa, en küçük bir üzüntü duyulmaz) ifadesiyle 15 Temmuz'da komutanı Zekai Aksakallı'nın emriyle Rahman'a koşan Ömer Halis Demir'i vatan toprağına düşmüş yeni bir maya olarak görmek mübalağa olmaz sanırım. 
Evet bizim edebiyatımızda bizi istikbale koşturacak nice büyük fikirler vardır. Yeter ki neyi nerede bulacağımızı bilecek bilgiyle donanmış olalım.