İskandinavya denilince İsveç'in en ünlü ressamı Carl Larsson'un resimleri akla gelir. Çünkü İskandinavya'nın aile ve köy yaşamının, evlerinin dokusunun, yaşam alanlarının bütünlüklü tasarımlarının gerisinde bu kültürü tasarlayıp sürekli yenileyen ve en önemlisi eserlerine yansıtan Carl ve Karin Larsson çifti geliyor. Ağustos ayı başlarında onların Sundborn'daki evlerini ve bahçelerini ziyaret ettim.
Carl Larsson (1853-1919) ünlü bir İsveçli ressam ve baskı sanatçısıydı. En çok, memleketindeki günlük yaşamı konu alan suluboya ve yağlıboya tablolarıyla tanınır; genellikle ailesinin ve arkadaşlarının sahnelerini parlak ve neşeli ortamlarda tasvir eder. Larsson'un eserleri yaşamı boyunca çok rağbet gördü ve baskıları bugün de popülerliğini sürdürüyor. Onu sanat dünyasında sevilen bir figür haline getiren canlı renkleri ve neşeli tarzıyla hatırlanıyor.
Karin Larsson'un babası tarafından alınan ve çifte hediye edilen arazi, geniş bir alana yayılıyor. Falun ve Sundborn köyü arasında yürüyüş rotasını kullanıp, dönemin köy yaşantısını Deneyimliyorsunuz. İngilizce tur programına yazıldık ve sıramızı beklerken neredeyse tüm günümüzü Sundborn'da geçirdik. Evin içine girdiğimizde Karin Larsson'un Evi içindeki hakimiyetini gördük. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır, sözünün gerçekliğini kavradık. Karin olmasaydı Carl muhtemelen tanıdığımız ve sevdiğimiz sanatçı olamazdı. Evin içindeki detaylara bakınca, Karin neredeyse Carl orada diyorsunuz. Karin' in muhteşem el işlerine ve dekorasyon ruhuna, Carl'ın resimleri eşlik ediyor.
Karin Larsson, sanatçı olmaktan feragat edip anne olmayı seçmişse de, aslında Carl Larsson'un resimlerinin dekorunda görünmekten öte, o resimlerin yaratıcısı. Karin gerçek bir tasarımcı. Evin içindeki yaratıcı özelliği her detaya sinmiş ve hiç tekrara kaçmadan bir kültürü etkilemiş. Ünlü İsveç markası Ikea pek çok ürününde Karin'in tasarımlarını ya kopyalamış ya onlardan ilham almış.
Carl ve Karin Larsson'un evini uzun uzun anlatmalı...
Evin içinde bizi en çok etkileyen şey sadeliğinin yanında içerisinde barındırdığı huzur oldu. Oturma odasının köşesindeki porselen sobanın yanındaki sandalyenin evin yaramaz çocuğu olan Pontus'un ceza köşesi olduğunu öğrendik. Hatta Carl Larsson'un Pontus' un ceza aldığı sırada çizdiği bir tablosu bile var. Sanatçının ev turu, turistik bir tur hali alırken ben odanın içinde bir süre daha kaldım ve içerideki enerjiyi soludum. Kendimi çocuk Pontus' un yerine koydum. Dizlerim hâlâ kanıyordu, üstüm başım toz toprak kapalıydı ve yara bere içindeydim. Bir süre sandalyede kıpırtısız oturduktan sonra gözlerimle porselen sobanın üzerindeki motifleri inceledim. Çiçek ve kuş motiflerinin tavana doğru devam edişini ve boyanın detaylarını. Pencerenin önündeki toprak saksılardaki pembe sardunyaları ve pencerenin dışındaki çocuk seslerini. Dışarı çıkamadığım için üzülsem bile cezama razıydım. Sessizliğin içinde ve zamanın huzurlu dinginliğinde dinlenirken uyuyakaldım. Hava iyice kararıyordu ve ben odada unutulmuştum.
Rehberin anlattığına göre Pontus biraz yaramazmış ve ceza köşesinde pek çok kez unutulmuş Bir çocuk için en güzel ceza bu olmalıydı. Sanatçı anne baba, kalabalık bir aile ve sanat dolu bir ceza köşesi...