Hepinizin tartıştığı gibi, kimine göre 300 kelimeyle konuşan yazar-çizer tayfası olan bizler de son günlerde Kızılay’ı konuşuyoruz.
Konuşmaya da devam edeceğiz.
Marko Paşa, Dr. Abdullah Bey, Kırımlı Aziz Bey ve Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa’nın girişimleriyle kuruldu.
1877’de “Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti”, 1923’te “Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti”, 1935’te “Türkiye Kızılay Cemiyeti” ve 1947’te “Türkiye Kızılay Derneği” adını alan vicdan kurumumuzdur.
Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumun, yaralının, hastanın, düşkünün peşindedir.
Gündelik yaşamın içinde Kızılay Derneği’nin ticaret yapmasına, gelirini artırıp daha çok insana ulaşmasına kim ne diyebilir ki?
Ancak; 11 kentin yıkıldığı afette nasıl bir anlayıştır bu?
Ülkemizde büyük afet yaşanırken ne demek Kızılay çadır sattı!
Ne demek Kızılay gıda sattı!
Ne demek Kızılay Başkanı’nın, “Benim haberim yok!” açıklaması?
Nerede vicdan?
Aklıselim bir yönetici yok muydu, “Kardeşim bu felakette ne satışı, ne derneği, millet ağlıyor, millet yaralarını sarmak için bizi bekliyor, biz gidiyoruz.” diyecek. Bu cümleleri kuramayanı halen goy, goy yapıp savunmak ne demek?

*** 

ELBET SORACAĞIZ!

Kahramanmaraş Caddesi’nin üst yapısında tüm uyarılara rağmen kullanılan ve bozulmaya devam eden agrega kaplama hakkında yazmaya devam edeceğim. Yorumlar yapılıyor, “Şimdi zamanı mı? Başkan deprem bölgesinde çalışıyor.” minvalinde.
Ne zaman yazalım kardeşim ne zaman?
Başkan deprem bölgesinde tamam, Başkan’ın yardımcıları yok mu?
Basın birimi yok mu?
13 milyonluk yatırımdan bahsediyoruz ki; güncel maliyeti 2-3 katını bulmuştur. Tekrar sorayım; yapılan eleştiriler neden dikkate alınmamıştır?
Trabzon Büyükşehir Belediyesi iş garantisi almış mıdır?
Zemin yine agrega ile mi düzeltilecektir?
Zeminin sökülüp başka bir malzeme ile yapılması gündemde midir?
Bilindiği kadarıyla bu agrega uygulaması başka bir belediyede mahkeme konusu olmuştu. Böyle bir durum söz konusu mudur?
Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin mali olarak bu işle ilgili bir zararı var mıdır?

MEHMET AKİF DER Kİ…

Biz Müslümanlar bin tarihinden itibaren çalışmayı bıraktık.
Atalete, safahata, ahlaksızlığa döküldük.
Avrupalılar ise gözlerini açtılar, alabildiğince terakki ettiler.
Görüyorsunuz ki denizlerin dibinden gemi yüzdürüyorlar.
Göklerde ordular dolaştırıyorlar.
Mademki dinin müdafaası farz-ı ayandır, o halde düşmanlarımızın kuvvet namına neleri varsa hepsini elde etmek için çalışmak tüm Müslümanlara farzdır. 

ADRES YANLIŞ! 

Yaşadığımız büyük felaketle gelen tartışmalar en nihayetinde spor müsabakalarına da sıçradı.
Statlarda yaşanan tezahüratlar şahsım adına çok demokratik bir yöntem olarak gelse de, yaşadığımız bu hassas dönemde bu tezahüratların manipülasyona ne kadar açık olduğunu yaşayarak görüyoruz.
Anladığım kadarıyla Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu da bu manipülasyonlardan birine maruz kalarak resmi bir açıklama yayınladı.
Buraya kadar hiçbir itirazım yokken yapılan açıklamanın satırları şampiyon taraftarın gönlünü kırdı.
Trabzonspor’un Başkanı’na yakışan açıklama, “Trabzonspor’un başkanı nerde ne yapacağını, nerede nasıl oturacağını bilir.” olması gerekirken; olay -ben oturdum da, oturmadım-  şekline döndü.
Bordo- Mavi renklere gönül vermiş milyonlarca taraftar var.
Bu taraftarların dili, dini, ırkı, rengi, siyasi görüşü bizi asla ilgilendirmez.
Bizi ilgilendiren gönül verdiğimiz Trabzonspor’un başarılarıdır.
Uzan bir aradan sonra yakaladığımız dünyaya örnek şampiyonluk varken, daha şampiyonluk sezonu bitmeden, “Biz önümüzde ki sezonun çalışmalarını bitirdik.” açıklaması ortadayken; Trabzonspor’un şampiyon kadrosu darmadağın edildi, Avrupa kupaları geride bırakıldı, lig performansı yerlerde. Sayın Ağaoğlu siz taraftara açıklama yapın.
Şahsınızın nerede, ne zaman, nasıl oturacağı bizi asla ilgilendirmiyor. Sizi seçen Trabzonspor delegesidir. Siz başka bir yere değil armaya ve armanın sahibi Trabzonspor taraftarına karşı sorumlusunuz, başka bir yere değil.