Toplumsal hareketlerin psikolojisi çok karışık ve beklenilmeyen tehlikeler ile doludur. Orman yangınların sert rüzgârların yönlendirmesine göre yön değiştirdiği gibi, bir kıvılcımla başlayan toplumsal didişmeler; bazen, geçen hafta örneğini RizeÇayeli’n de gördüğümüz gibi kontrolden çıkar ve Allah göstermesin sonu çok tehlikeli ve acı olaylara sebep olabilir!

Çayeli’n den bir dostum aradı, orada yaşananlar ile ilgili tarafsız ve objektif görüşlerini sorduğumda; söyledikleri aynen şöyleydi; Hocam genişliği en fazla beş metre olan bir sokağın her iki tarafında dizilmiş ve her gün bir arada oturup kalkan insanlar, dostluk ve arkadaşlık bağları yıllara dayanmasına rağmen bir anda birbirlerine karşı ağıza alınmayacak küfürler etmeye, parmak sallamaya, slogan atmaya başladılar! Neye uğradığımıza şaşırdık! Bir taraftan yol bulup çıkalım derken, birbirine ateş püsküren ve nereden geldiklerini kestiremediğim toplulukların içinde kaldım. Eğitimini bu tür olaylara göre almamış İlçe Emniyet Müdürlüğüne bağlı polislerin varlığı hissedilmiyordu bile! İlçede esnaf ziyareti için bulunan Sayın Meral Akşener’in olduğu tarafa doğru yoğunlaşan kalabalıkların yönlendiricileri, sanki sonradan mükâfatlarını alacakları bir görevin gereğini yapıyor gibi davranıyorlar, kendilerini tanıyıp, samimiyetle ikaz eden dostlarının seslerine bile aldırış etmiyorlardı! Durum gittikçe gerginleşiyor, kimsenin gözü kimseyi görmez hale gelmeye başladığı bir anda, Erzurum’dan gelen ve sayıları yaklaşık iki yüz kişiyi bulan “Özel Hareket Polisleri” nihayet olaya müdahale ederek, tarafsız bir şekilde görevlerini yapıp, olası bir faciayı önlediler.

Çayeli gibi büyük olmayan bir ilçede bu olayın meydana gelmesine sebep hiçbir şekilde ilçe sakinleri değildi. Bir takım yabancı yüzlerin sevk ve idare ederek, ilçede ki siyasi mensuplarıda işin içine almayı başardığı bu kontrolsüz toplumsal kargaşa, o gün, güvenlik güçlerinin sorumlu hareket etmesi neticesinde başarılı bir şekilde engellendi ancak ne yazık ki, yıllarca bir arada yaşayan ve de yaşayacak olan Çayeli insanı arasına büyük bir fitne ve fesat etkisi olarak varlığını devam ettirecek bir olumsuz etkisi kalacaktır.

Siyasi liderlerin kendi aralarında birbirlerine laf yetiştirme yarışından kaynaklanan ve tarafların bazı kontrolsüz açıklamalarından beslenen bu tür gelişmelerin bir daha tekrar edilmemesi için herkesin kendisini haklı ilan etmesi çözüm olamaz. Önemli olan haklı olmakla birlikte toplumsal yapıya ve dokuya göre de söylem yumuşatması yapmaktır. Kaldırımda yürüyen bir yayayı, freni patlamış bir araç ezip ölümüne sebep olsa, yayanın haklılığının onu hayata döndürmesini sağlayamayacağı gibi; bu tür olaylarda tarafların hala birbirlerine ve topluma karşı haklılık mesajı göndermeleri bu tehlikeyi yeterince anlayamadıklarını gösterir! Bir yandan da yıllarca içerisinde yaşadığımız siyasi merkezli hareketlerin mantığının her zaman için fırsatçı olduğunu taraflar bilmeli ve hareketlerini buna göre kontrol etmelidirler.

Türk tarihine baktığımız zaman, bizim insanımızın en zayıf yönü birbirlerine karşı tahammülsüz olmalarıdır. Bunun için 123 devlet kurmuş, ardından bu tür olaylar yüzünden onları yıkıp 124. cü’sünü kurup kendi kendimize acı bedeller ödetmiş bir toplumsal kültürümüz vardır. 16.İmparatorluğun kurulup, yıkılmasında da bu yaklaşımın önemli derecede rolü ve yeri vardır.

Biz burada haklı-haksız tasnifi yapmadan, sorumluluk makamında bulunanların çok daha dikkatli olmalarını ve devletin baki kalacağını bilerek hareket etmelerini beklemekteyiz. Yoksa bu çok tehlikeli örnek iyi analiz edilip herkesin bundan ders çıkarması düşünülmezse, bu tür hareketlerin tekrarına sebep olacak olan tutum ve davranışları, niyet ve hesapları bu millet çok güzel analiz eder ve seçim sandığı önüne geldiğinde, anlamayanlara veya güçlü ya da haklı olmayı yeterli görenlere çok güzel hesabını sorar! Bunu engellemeye kimsenin gücü yetmez ve de hesap bir gün mutlaka ödenir!