Önceki akşam Çaykur Rizespor’la oynanan  hazırlık maçında, çoğunlukla ligde forma şansı bulamayan oyuncularla, Douglas Franco ve  Marko  Marin gibi yeni transferlerin yer aldığı ilk 11’le sahaya çıkan Trabzonspor’u pür dikkat izledik. Tabi ki gözümüz  doğal olarak Douglas ve Marin’deydi.. Bunlardan arta kalan zamanda da sırasıyla sol bek Alper’e, ön libero Aytaç’a, santrafor Deniz’e daha çok olmak üzere hepsine alıcı gözle baktık. Ancak bütün bunları yaparken orta sahada inanılmaz güzellikte ve yararlı işler yapan Constant’tan gözümüzü alamadık! Çünkü  fazla kilolarından kurtulup sırım gibi olan Gineli, defansta ve ofansta futbolun estetik yönünü de ortaya çıkararak oyunda kaldığı ilk 45 dakikada adeta bir futbol resitali sundu. Böyle devam ederse Milan’ı onu sattığına pişman eder!

DOUGLAS FRANCO:
Rakibin topu alıp dönmesini beklemeden basması iyi. Müdahalelerdeki zamanlaması da öyle. Ayrıca kaptığı topları iyi kullanıyor. Boştaki arkadaşını çabuk görüyor. Derinlemesine oynamayı seviyor. “İleri çık, geri gel, sağa at, sola ver” diyerek sorumluluk alıp uyarılarda bulunuyor. Ancak, karşısında kendisini zorlayacak forvet olmayınca baskı altında neler yapabileceğini anlayamadık. Bir Fernandao gibi hava üstünlüğü olan fizik gücü kuvvetli bir santraforun ya da, Burak gibi arkaya atılan toplarla buluşabilen bir forvet karşısında neler yapabileceği henüz meçhul..
MARKO MARİN:
İlk dakikalarda arkadaşlarıyla pek anlaşamadı. Önüne top isteyip  koştu  anca pas ayağına atıldığı için arkasında kaldı. Ya da kendisi aynı hataları yaptı. Ancak biraz ısınınca “Kendi işimi kendim yaparım” dercesine aldığı toplarla dripling yaparak, adam ekarte ederek direk rakip kaleye gitti. Ceza alanı civarında ver kaça girip iki penaltı yaptırdı. Biraz daha idmanlı hale gelip ortama daha iyi alışınca hem seyrine doyum olmayacak, hem de onu durdurmak mesele olacak. Bu arada sol bek Alper’i de gözüm tuttu. Gücü kuvveti, arzusu yerinde. Defansif görevin yanında  atağa  çıkıp pozisyonun devamını getirebiliyor. Formayı alırsa zor bırakır..